23. DUA ve SALÂVAT
1.
GİRİŞ
Duanın öncelikli hedefi insanın Allah’a
halini arz etmesi ve O’na niyazda bulunmasıdır. Dua böyle bir irtibat
neticesinde insanın bir taraftan kendi ihtiyaç ve eksiklerinin telâfisini,
diğer taraftan daha mükemmele ulaşmasını hedefleyen bir niyazdır. Bir başka
söyleyişle dua sınırlı, sonlu ve âciz olan varlığın sınırsız ve sonsuz kudret
sahibi ile kurduğu bir köprüdür. Ancak dünyamız son birkaç yüzyıldır aydınlanma
düşüncesinin de etkisiyle özellikle batıda olmak üzere yaratıcıyı hayatından
tümden çıkartma yönünde bir eğilim içinde olduğundan dua modern insanın
gündeminde yeterince yer etmemektedir. 21. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde ise
teknolojide ve iletişim araçlarındaki çok hızlı değişimlerin etkisiyle günümüz
insanı bütün ihtiyaçlarını bu teknolojik araçlarla yerine getirebildiği
düşüncesiyle yaratıcıya sığınma gereği duymamaktadır. Diğer taraftan da günümüz
insanı Müslümanları da içine alacak şekilde bu teknolojik araçlarla yaşadığı
aşırı meşguliyet nedeniyle duaya vakit dahi ayıramayacak derecede tahakküm
atındadır. Duanın insanın küçük büyük demeden hayatındaki tüm işlerinde Rabbine
sığınması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda günümüz Müslümanları için
diğer bir sorunun da hayatın her alanında duayla iç içe olamamasını; hayatın
her unsurunda duanın nasıl içkinleştirileceğinin bilinememesini ve dualarımızda
meramımızı Rabbimize hangi cümlelerle nasıl sunacağımızı bilemememizi ifade
edebiliriz. Gerek teknolojiyle olan meşguliyetler nedeniyle meydana gelen
gafletimiz gerekse de duaya hayatımızda yeterince içselleştiremememiz birlikte
düşünüldüğünde hakkıyla dua etmek anlamında gerilerde olduğumuzu
söyleyebiliriz. Dua konusunda bir diğer önemli nokta ise duanın sadece sözle
yapılan isteklerden ibaret olmadığı aynı zamanda amellerle desteklenmesi
gereken bir konu olduğunun bilinmesidir.
Kur’an’da çok sık olarak peygamberler
dualarını görürüz. Hz. Nuh (as) , Hz. İbrahim (as), Hz İsmail (as)’ın duaları
en çok öne çıkan peygamber dualarındandır. Yine peygamberimiz Hz. Muhammed
(sav)’de hayatının her anında duaya yer vermiştir. Sabah kalkışla başlayıp
giyinme, yeme, içme, iş, evlilik, cihad,
seyahat, musibet anından akşam yatağa yatışa kadar hayatın her anında
peygamberimizin dua ettiğini ve bizlere örneklik sergilediğini görüyoruz. Ayrıca
peygamberimize dua diyebileceğimiz salâvatta biz mü’minlere sürekli yapılmak
üzere tavsiye edilmiştir.
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (as)’dan
günümüze kadar gelen tüm peygamberlerin ve Müslümanların önemli bir ahlakı olan
duayı ve salâvatı ele alacağız.
2. KAVRAM TAHLİLİ
Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek;
yardım talep etmek” mânasındaki da‘vet ve da‘vâ kelimeleri
gibi masdar olup, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz”
anlamında isim olarak da kullanılır. Ayrıca Allah’a sunulacak talepleri sözlü
veya yazılı olarak dile getiren metinlere de dua denilir. İslâm literatüründe
ise Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tâzim
duyguları içinde lutuf ve yardımını dilemesini ifade eder. (https://islamansiklopedisi.org.tr/dua)
Salâtüselâm sözlükte “dua, tâzim, rahmet”
gibi anlamlara gelen salât ile (çoğulu salavât) “esenlik” mânasındaki selâm
kelimelerinden oluşan salât ü selâm, “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm” veya
“sallallāhü aleyhi ve sellem” şeklindeki dua cümlelerinin yerine daha çok
Osmanlı Türkçesi’nde kullanılmıştır. Böyle dua etmeye “salavat getirme”,
Arapça’da ise “tasliye” denir; bu duadan söz edilirken “salvele” kısaltması
kullanılır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ṣlv” md.; İbn Kayyim el-Cevziyye,
s. 155-156; Fîrûzâbâdî, s. 6-7). Kâşgarlı Mahmud salavat karşılığı olarak alkış
(övgü) kelimesine yer vermektedir (DİA, II, 470). (https://islamansiklopedisi.org.tr/salatu-selam)
3.
KONUYLA
İLGİLİ AYETLER
“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle
onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık
veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki
doğru yolu bulalar.” (Bakara 186)
“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua
edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf 55)
“(Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız
olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 77)
“(Onlar mı
hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve
(başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah'tan
başka bir tanrı mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!” (Neml 62)
4.
KONUYLA
İLGİLİ HADİSLER
Nu'man b. Beşir (ra) , Hz. Peygamber'den (sav)
şu hadîsi rivayet eder: “Hz. Peygamber bir gün 'Dua, ibâdetin tâ kendisidir'
buyurduktan sonra "Rabbiniz 'Bana dua edin, size icabet edeyim'
buyurmuştur" ayetini okudu.” (Ebû
Dâvûd, Vitir, 23; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 2)
Âişe’den (ra) şöyle nakledilmiştir: “Resûlullah (sav), özlü dualardan
hoşlanır, böyle olmayanları bırakırdı.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 23)
Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre,
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ katında duadan daha
kıymetli bir şey yoktur.”(Tirmizî, Deavât, 1; İbn Mâce, Dua, 1)
Ubade b. Sâmit’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah
(sav) şöyle buyurmuştur: “Allah (cc), yeryüzünde kendisine dua eden bir
Müslümanın, ya istediği şeyi verir, ya da buna karşılık ondan bir kötülüğü
savar. Günah olan şeyleri veya akraba ile ilişkiyi kesmeyi istemediği sürece bu
böyledir. Oradakilerden birisi: ‘Öyleyse biz çok dua ederiz’ dedi.
Peygamberimiz (sav)’de: ‘Allah’ın vereceği şeyler daha çoktur’ buyurdu.” (Tirmizî,
Deavât, 115) Hâkim, bunu şu ilave ile Ebû Saîd kanalından rivayet etmiştir: “Yahut
(Allah), o kimse için dilediğinin benzeri ecri sonradan vermek üzere saklar.” (Hâkim,
el-Müstedrek, II, 693 (1/493))
Ebû Ümâme’den rivayet edildiğine göre, “Yâ
Resûlallah, hangi dua daha çok kabule şayandır?” diye sorulmuş, Peygamber
Efendimiz, “Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar.”
diye cevap vermiştir. (Tirmizî, Deavât, 79)
İbn Ömer (ra)’den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona
rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan istenilen şeyler arasında O’na en sevimli
geleni, afiyettir.” Resûlullah (sav) konuşmasına şöyle devam etmiştir: “Dua,
başa gelen ve henüz gelmeyen belaya karşı fayda sağlar. Öyleyse ey Allah’ın
kulları, duaya sarılın!”(Tirmizî, Deavât, 101)
5. NİÇİN DUA
YAPILIR?
a. Dua İbadetin
Özüdür
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de insanları ve
cinleri kendisine ibadet için yarattığını beyan etmiştir: “Ben cinleri ve
insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)
Enes b. Mâlik (ra)’in naklettiğine göre Hz.
Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Dua ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 1)
Rabbimizin yaratılış amacımızı kendisine kulluk
olarak açıklaması ve peygamberimizin de duanın kulluğun özü, esası olduğunu
ifade etmesinden anlıyoruz ki kulluğumuzun kamil manada ikamesi için dua hayati
önemdedir. Peki dua niçin ibadetin özü olabilir? Kulun hayatının her anında dua
ederek kendi fakrını anlayıp dertlerine çare olabilecek tek sığınılacak merci
olarak Rabbini görmesindendir ki dua ibadetin ta kendisi olmaktadır.
Hayatımızın her fiilinde dua ederek bütün bir hayatı ibadetle geçirmek gibi bir
makamı da elde etme imkanımız doğmaktadır. Tıpkı zikirde olduğu gibi her an dua
ile hemhal olarak her an Rabbimizin himayesinde olma ve Rabbimize yakınlıkla
müşerref olmak yönüyle de dua kulluğun has kısımlarındandır.
b. İnsan Hayatı
Dua ile Anlam ve Değer Kazanır
Allah katında kulların değeri “dua” ile
ölçülür, anlam kazanır. Yani Allah’ı (cc) hayatının merkezine yerleştiren,
O’nun sonsuz güç ve kudreti karşısında aciz, yoksun ve yoksul olduğunun farkına
varabilen kulun gönülden yaptığı dua bizatihi kendi varlığını anlamlı hale
getirir. Dua mü’minin hayatının her anında Rabbine sığınacağı en güvenli
limandır. Dua bu yönüyle mü’minin hayatını tümüyle kuşatan ve Rabbiyle kurduğu
kulluk bağını diri tutan en özel ibadettir.
“(Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız
olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 77)
c. Dua İnsani
Bir İhtiyaç ve Mecburiyettir
Kul duaya muhtaçtır. Kul Allah’a, Allah’ın
yardımına muhtaçtır. Bu ihtiyacın farkında olmayanlar bile, zorlu anlarda O’na
başvururlar. Kendini güçlü ve pek çok şeyi yapmaya muktedir gören, bu yüzden de
Rabbine dua etmeyen, O’na yalvarma ihtiyacı hissetmeyen bazı insanların ani
tehlikeler, felaketler ve sıkıntılar karşısında çaresiz kalıp derhal Allah’ı
hatırlamaları ve O’na yürekten dua ve niyazda bulunmaları çok dikkat çekici fıtri
bir durumdur.
“İnsanların başına bir sıkıntı gelince,
Rablerine yönelerek O'na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet
(nimet ve bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine Rablerine
ortak koşuyorlar.” (Rum 33)
Demek ki, zorlu anlarda dua etmek, insani, fıtri
bir ihtiyaçtır, esasen bu durumda insanın yapacağı başka bir şey de yoktur.
Böyle anlarda fıtratının sesini dinleyen insan, duasında elbette samimidir.
Ancak, insanın Allah’a dua ve niyazda bulunma
ihtiyacı, başı sıkıştığında başvurduğu gelip geçici bir sığınak olmamalı ve
hele bu ihtiyaç kıyamet, azap gelip çatıncaya kadar ertelenmemelidir :
“De ki: Ne dersiniz; size Allah'ın azabı
gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı
yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!” (En’am 40)
“Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama
Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet
(denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) «Gerçekten, İsrailoğullarının
inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de
müslümanlardanım!» dedi. Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş
ve bozgunculardan olmuştun.” (Yunus 90-91)
d. Dua
Müstağnileşmeyi Önler
Dua eden insan, aciz ve yardıma muhtaç bir
yaratılmış olduğunun farkındadır. Hiçbir varlığa muhtaç olmamak, yalnızca “samed”
olan Allah’a mahsustur. İstikbar ( büyüklenme, kibirlenme ) ve istiğna (
kimseye ihtiyaç duymama, kendini yeterli görme ) psikolojisine girenlerden bir
kısmı ise başkalarına asla muhtaç olmadıklarını düşünerek her şeyi yedi
kudretlerinde zannetmeye başlar, azgınlaşıp tağutlaşır ve farkında olarak ya da
olmayarak ilahlaşırlar.
e. Dua Gafleti
Önler
Günümüz Müslümanı içinde bulunduğu modern
hayatın dayattığı yaşam tarzı nedeniyle gerektiği ölçüde Rabbine yönelerek
hayatın her kertesinde sürekli dua etme halinden yoksundur, hakkıyla duadan
gafildir maalesef. Hızla geçen günler, hazla dolu anlar ve başta telefonlar
olmak üzere hayatımızı işgal eden elektronik aygıtlar kalbimizin Rabbini
görmesinin önünde birer perde oluşturmakta ve peygamberimiz Hz Muhammed
(sav)’in sünnetine uygun olarak hayatımızın her anında dua etme, Allah’a
sığınma, Allah’tan yardım dileme ahlakından uzaklaşmış durumdayız. Hız, haz ve
teknolojik aygıt meşguliyetleri zihinlerimizi farklı noktalara kaydırmakta ve
bir türlü akıl-kalp rotamız gerçek yönünü bulamamaktadır. Aklımız ve kalbimiz
pusulasını kaybetmiş bir yolcu gibi oradan oraya savrulup durmaktadır. Hayatımızda
hızı, hazzı ve ekran süresini azaltarak veya tümden ortadan kaldırarak bu kısır
döngüden kurtulmadıkça da dua ihtiyacını gerektiği ölçüde hissetmeyeceğiz ve
dua hayatımızdaki gerçek yerini bulamayacaktır. 2020 yılının ilk aylarında tüm
dünyayı etkisi altına alan korona virüs (Covid 19) nedeniyle insanların
evlerine kapanması özellikle haz ve hızın tahakkümünden kurtuluş için bir
fırsat oluşturduğundan evindeki insanın kendine dönmesi, Rabbini hatırlaması ve
dua ile Rabbine iltica etmesi için fırsat bulması, hakkıyla dua etmesi, duayı hayatında
hak ettiği yere konumlandırması umulur.
f. Allah (cc) Duayı
Emreder
Allah (cc) insanların dua edeceği yegane merciin kendisi olduğunu,
Kur’an-ı Kerim’inde ısrarla ve sürekli hatırlatır:
“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle
onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık
veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki
doğru yolu bulalar.” (Bakara 186)
Kur’an yalnızca kendimiz için dua etmeyi,
kendi hata ve günahlarımızdan dolayı bağışlanma dilemeyi değil, diğer müminler
için de dua ve istiğfar etmeyi emreder. Müminin, kendi dışındakiler için
yapması gereken duaların başında anne-baba için duası gelir :
“Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle
üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl
yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.” (İsra
24)
6.
DUANIN ÂDÂBI
Dua hem bir yakarış hem de zikirdir. Duada
daima tâzim (Allah’ı yüceleme) ve tâzimle birlikte istekte bulunma anlamı
vardır. Dua aynı zamanda zikir ve ibadettir. Böylece duada biri zikir ve saygı,
diğeri de dilek olmak üzere iki unsur hep yan yana bulunur. Bu sebeple Hz.
Peygamber (sav), “Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 2) buyurmuştur. Aynı
sebeple en önemli ibadet olan namaz, dua (salât) kelimesiyle ifade edilmiştir
(En’âm 52; Kehf 28). Diğer bir âyette de, “De ki; duanız (kulluğunuz) olmasa
Rabbim size ne diye değer versin.” (Furkân 77) buyurulmak suretiyle insanın
ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazanabileceği belirtilmiştir. Duanın
sadece Allah’a yöneltilmesi; Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine
üstün nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmemesi
Kur’an’da ısrarla vurgulanmıştır (Şuarâ 213; Kasas 88). (https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/747/duanin-onemi-nedir-ve-dua-nasil-yapilmalidir-)
Dua
tazim ve talep duası olmak üzere ikiye ayrılır. Yani kul dua ederken ya Allah’ı
yüce sıfatlarıyla tazim ve tebcil ederek isteyeceğini O’na bırakır, talebini
sadece hal diliyle arz eder, ya da rabbim bana şunu şunu ver diyerek doğrudan
ister. Her ikisi de caiz olmakla beraber birincisi daha makbuldür.
İmam
Gazali İhya-u Ulumiddin adlı eserinde bu konuda şöyle der:
a. Şerefli
Vakitleri Gözetmek
Senenin
arefe gününü, aylardan Ramazan ayını, haftanın cum'a gününü ve saatlerin de
seher vaktini gözetmek gibi.
Nitekim Allah Teâlâ (cc) “Seher vakitlerinde de istiğfar
ederlerdi.” (Zâriyât 18) buyurmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ her gece
dünya semasına iner, bu iniş zamanı gecenin en son üçte birisi kaldığı
zamandır. (Zât-ı ulûhiyyetine yakışır ve mahiyeti bizce malûm olmayan) inişi
yaptığı zaman şöyle buyurur: 'Benden isteyen var mı ki duasını kabul edeyim?
Benden dileyen var mı ki, kendisine dilediğini vereyim? Benden günâhının
bağışlanmasını isteyen var mı ki, günâhını affedeyim?'.” (Tirmizî, Deavât, 78))
b. Şerefli
Halleri Fırsat Bilmek
i.
Ezan
kamet arası
ii.
Oruçluyken
iii.
Savaşta düşmanla
karşı karşıya kalındığı zaman
iv.
Secdedeyken
Şerefli halleri fırsat bilerek, o hallerde dua etmelidir.
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: “Ezan ve kamet arasında
yapılan dua reddolunmaz. (Muhakkak kabul olunur).” (Tirmizî, Deavât, 128)
“Oruçlu bir kimsenin duası geri çevrilmez.” (Tirmizî, 2526 ve
3598. hadisler (hasen olarak))
Ebu Hüreyre (ra) Hz. Peygamber'den (sav) bu hususta şu hadîsi
rivayet etmiştir:
“Kulun, Rabbine en yakın olduğu hâl secde ettiği hâldir. Bu nedenle secdenizde
çok dua ediniz!” (Müslim, Salât, 215)
Namazlarda secdede okunabilecek sünnetteki dua örnekleri:[1]
“Allah'ım! Günahlarımın
hepsini mağfiret buyur; azını ve çoğunu, öncekini ve sonrakini, gizlisini ve
aşikârını.” (İmam Nevevî, el-Ezkâr s:84, Müslim, Ebû Dâvud)
“Allah'ım! Gazabından rızana, ukubetinden afiyetine ve Sen’den
Sana sığınırım. Sen’in medhini sayamam. Sen kendi medhettiğin gibisin.” (İmam
Nevevî, el-Ezkâr s:83)
Ebû Bekir es-Sıddîk’ten (ra) şöyle nakledilmiştir: Kendisi bir
gün: (Ey Allah’ın Resûlü), bana namazda okuyacağım bir dua öğret, demişti.
Resûlullah (sav): Şöyle dua et, buyurdu: “Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim.
Günahları bağışlayacak ise yalnız Sensin. Öyleyse tükenmez lütfunla beni
bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız
Sensin” (Buhârî, Ezân, 149, Buhârî
Deavât, 17; Müslim, Zikir, 48)
c. Kıbleye
Yönelerek Dua Etmek
Câbir b. Abdullah, Hz. Peygamber (sav)'in kıbleye yöneldiğini
rivayet ederek şöyle buyurmaktadır:
“Hz. Peygamber (sav) Arefe günü vakfe yerine geldi. Kıbleye yönelip güneş
batıncaya kadar dua etti.” (Müslim ve Nesâî, (Usâme b. Zeyd'den))
d.
Sessizce Dua Etmek
Dua ederken sesini ne fazla yükseltmeli, ne de iyice kısmalı,
ikisi arasında bir tonla dua etmelidir.
Nitekim Ebû Musa el-Eş'arî (ra) şöyle rivayet eder: “Biz Hz.
Peygamberle beraber seferden dönüyorduk. Medine'ye yaklaştığımızda Hz.
Peygamber (sav) tekbir getirdi, ashab da onunla beraber tekbir getirerek
seslerini oldukça yükselttiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle
buyurdu: “Ey insanlar! Çağırdığınız Allah, ne sağırdır, ne de gaib. İyi bilin
ki, çağırdığınız zat, sizinle bineklerinizin boynu arasındadır (size her şeyden
daha yakındır).” (Buhârî, Tevhid, 9 ve Müslim, Meğâzî, 39)
Allah Teâlâ (cc), peygamberi Zekeriyya'yı (as) överek şöyle
buyurmuştur:
“Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti” (Meryem 3) Başka bir ayet de
şöyledir:
“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin.” (A’raf 55)
e.
Duayı Kafiyeli Okumaya Çalışmamak
Dua edenin hâli, Allah'a (cc) yalvaranın hâli
gibi olmalıdır. Kafiyeli okumak için kişinin kendisini zorlaması, bu duruma
ters düşer.
Hz. Peygamber (sav) duayı kafiyeli söylemek suretiyle
ifrata kaçmayı şu hadîsiyle yasaklamaktadır:
İbni Abbas (ra)’den: “Duada seci' yapmaktan (kafiyeli okumaktan) kaçının. 'Ey
Allahım! Ben senden cenneti isterim ve cennete yaklaştırıcı söz ve amelleri
isterim. Cehennemden sana sığınırım. Ona yaklaştırıcı söz ve amellerden de sana
sığınırım' demeniz kâfidir.” (Buhari 6337 nolu hadis)
Seci'den maksat tekellüfle konuşmak demektir.
Tekellüfle konuşmak ise yalvarış ve yakarışa uygun düşmez. Mutlak seci',
kötülenmiş değildir. Çünkü Hz. Peygamber (sav)'den vârid olan bir takım
dualarda tekellüf olmaksızın kendiliğinden kafiyeli düşen kelimeler mevcuttur.
f.
Yalvarış, Korku, İstek ve Sığınma
“Onlar (bütün bu peygamberler), hayır
işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı
derin saygı içindeydiler.” (Enbiyâ 90)
“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua
edin.” (A’raf 55)
g.
Duanın Kabul Olunacağına
Kesinlikle İnanmak
Dua hakkındaki ümide son derece bağlı olmak
gerekir. Nitekim Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizden herhangi
biriniz dua ettiği zaman 'Ey Allahım! Eğer dilersen beni affet, eğer dilersen
bana rahmet eyle' demesin. Ancak isteğini kesin bir dille Allah Teâlâ'dan
istesin. Çünkü Allah Teâlâ'yı zorlayacak herhangi bir kuvvet ve kudret mevcut
değildir.” (Müslim, Zikir, 8)
Süfyan b. Uyeyne şöyle demiştir: “Herhangi
birinizin daha önce yaptığı kötü hareketleri kendisini dua etmekten
alıkoymasın. Çünkü Allah Teâlâ, bütün mahlûkatın şerlisi İblis'in duasını bile
kabul etmiştir. "İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar
mühlet ver, dedi. Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu. " (A'raf
14-15)
h.
Duada Israr Ederek, Duayı Üç Defa
Tekrarlamak
İbn Mes'ud (ra) Hz. Peygamber'in (sav), dua
ettiği zaman duasını üç defa tekrarladığını, Allah'tan istediği zaman
istediğini üç defa tekrarladığını söylemektedir. (Müslim, Cihâd ve Siyer, 107)
Duasının kabul olunmasının geciktiğini düşünmemesi,
(kulun haline) uygun bir durumdur. Çünkü Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz, "Dua ettim de duam karşılık görmedi." deyip acele
etmediği müddetçe duası karşılık bulur.” (Ebu Davud, Vitir, 23) Sahâbe, “Yâ Resûlallah!
Acele etmek nedir?” diye sorunca da, “Dua ettim de kabul edildiğini görmedim,
der ve o anda vazgeçerek duayı bırakır.” (Müslim, Zikir, 92)
Bir âlim 'Ben yirmi seneden beri Allah'tan
bir ihtiyacımı diliyorum. Hâlâ da bana o ihtiyacımı verip de, duamı kabul etmiş
değildir. Fakat ben buna rağmen duamın kabul olunmasından ümidimi kesmiş
değilim. Ben Allah Teâlâ'dan, ‘beni din ve dünyamda beni ilgilendirmeyen
şeyleri terk etmeye muvaffak kılmasını istiyorum' demiştir.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Herhangi
biriniz Allah Teâlâ'dan bir şey istediği ve o istediğinin kabul olunduğunu
anladığı zaman şöyle desin: 'Hamd, salih amellerin ancak nimetiyle tamam olduğu
Allah'a mahsustur'. Kimin (duası kabul olunmayıp gecikmiş) ve istediklerinden
bir şey kendisine verilmemişse şöyle desin: 'Her hâlükârda hamd Allah'a
mahsustur'.” (Beyhakî, (Ebu Hüreyre'den); Hâkim, (Hz. Âişe'den benzerini zayıf
bir senedle))
i. Allah'ın
Zikriyle Duaya Başlamak
“En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ)
Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin.” (Araf 180)
Duanın başlangıcında hemen istekler sıralanmamalıdır.
Önce zikretmeli, zikirden sonra isteklerini sıralamalıdır.
Seleme b. Ekvâ (ra) diyor ki: 'Hz. Peygamber
(sav) bütün dualarının başlangıcında mutlaka Sübhane Rabbiye'l
Aliyyi'l-A'le'l-Vehhâb derdi'. (İmam Ahmed ve Hâkim)
Ebu Süleyman Dârânî şöyle demiştir: ‘Bir
kimse, Allah (cc)'tan herhangi bir ihtiyacını istemeden önce Hz. Peygamber
(sav)'e salât ü selâm getirsin. Salât ü selâmdan sonra ihtiyacını arz etsin.
İhtiyacını arzettikten sonra da duasını Rasûlullah'a getirilen salâvat-ı şerîfe
ile sonuçlandırsın. Çünkü Allah Teâlâ (cc) duanın başında ve sonunda getirilen
salâvat-ı şerîfeleri kabul eder. Bu iki salâvat-ı şerîfeyi kabul edip de
onların arasında dergâh-ı izzetine arzolunan ihtiyaçları bırakması, kabul
etmemesi onun şânına yakışmaz.’
j.
Duanın Kabul Olunmasının Temeli
Bâtınî Edeptir
Duanın kabul olunmasının temeli bâtınî
edeptir ki o da, tevbe etmek, zulümle aldıklarını geri vermek, bütün varlığıyla
Allah (cc)’ın ibâdetine yönelmektir. İşte duanın kabul olunmasının en yakın
sebebi budur.
Mâlik b. Dinar'a 'Bizim için rabbine dua et!'
denildiğinde, Mâlik şöyle demiştir: 'Siz yağmurun geciktiğini görüyorsunuz.
Bense fiillerinizden ötürü taş yağmasının geciktiğini görüyorum'.
Rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (ra) kıtlık
senesinde Resulullah'ın (sav) amcası Hz. Abbas'ı (ra) şefâatçi yaparak Allah'dan
(cc) yağmur dilemiştir. Hz. Ömer (ra) duasını bitirdikten sonra Abbas (ra)
şöyle demiştir: “Ey Allahım! Göklerden gelen her belâ mutlaka bir günahtan
ötürüdür ve o belânın giderilmesi mutlaka tevbeye bağlıdır. Senin Rasûl-i
Zişân'ın ashâbı, ona yakınlığımdan ötürü benimle senin dergâhına gelmiş
bulunuyorlar. İşte bunlar ellerimizdir. Günahlarla beraber senin dergâhına
uzatılmışlardır. Şunlar da alınlarımızdır, tevbe ile beraber gelmişlerdir. Sen
ise koruyucusun. Sürünün içinde kaybolanı elbette ki ihmâl etmezsin. Ayağı
kırılmışı heder olacak bir yerde bırakmazsın. Küçükler yana yakıla seni
çağırıyorlar. Yaşlılar rikkat ve heyecana gelmişlerdir. Çeşitli sesler sıkıntı
hâllerini senin dergâh-ı izzetine şikayet etmektedirler. Sen ise sırdan daha gizlisini
de bilensin. Ey Allahım! Onlar ümitsiz olup, bundan dolayı helâk olmazdan önce,
merhametinle onlara yağmur gönder. Çünkü senin rahmetinden ancak kâfirler ümit
keserler.” (Râvi diyor ki:) Hz. Abbas (ra), duasını daha bitirmeden dağlar
kadar bulutlar göründü ve oluk gibi yağmur boşanmaya başladı). (İmam Gazali’nin
açıklamaları burada sona eriyor)
k. Elleri Açıp
Yukarı Kaldırarak Dua Etmek; Sonra Elleri Yüze Sürmek
Rivayetlere göre; Rasulullah (sav),
avuçlarının içini yukarı doğru açıp ( Ebu Davut, Salat 358, (1489,1490,1491) ellerini
koltuk altları görününceye kadar kaldırarak dua eder ( Buhari, İstiska 21 ) ve
onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazdı. ( Tirmizi, Da’avat 11, ( 3383))
Hz. Peygamber (sav) , adeta gönlünü
avuçlarının içine alıp Rabbine açarcasına dua eden bir mümin kulun hayırlı ve
rızay-ı ilahiye uygun olan duasını Allah (cc) geri çevirmekten haya edeceğini
beyan buyurur : Hz. Selman (ra)
anlatıyor : “ Rasulullah (sav) buyurdular ki: ‘ Rabbiniz hayiy (haya edici)
dir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini
boş çevirmekten istihya eder.” ( Tirmizi, Da’avat 118 118, (3351); Ebu Davud,
Salat 358, (1488) )
l. Yan Yatarken,
Otururken, Ayakta İken Dua Etmek
Allah (cc), Kur’an ‘da dualarını kabul
buyurduğu akl-ı selim sahibi örnek müminlerin, her zaman, her yerde ve her
şekilde Allah’ı (cc) ve Allah’ın (cc) ayetlerini tefekkür ederek imanlarını
tazelediklerini belirterek, onların örnek dualarını biz inananların dikkatine
sunar.
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile
gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten
açık ibretler vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine
yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında
derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın.
Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Al-i İmran 190-191)
Demek ki, duanın gerek ayakta iken, gerekse
oturma ve yan yatma anında yapılmasında bir sakınca yoktur. Önemli olan duanın
ihlasla ve samimiyetle yapılması, tefekkür ve dinamizm yüklü olması ve yalnızca
Allah’a (cc) yönelik olmasıdır. ( Abdullah Yıldız, Dua Söylemden Eyleme, Pınar
Yayınları, Mart 2012, s.73-76 )
7. DUA NELER
İÇİN YAPILMALI?
Kulun duada Rabbinden neler isteyeceği, O’na
ne için yalvarıp yakaracağı yani duanın içeriği ve amacının ne olması gerektiği
meselesi, konunun en önemli yanıdır. Zira insanların ellerini Allah (cc)’a açıp
O’nun rızasına ve İslam’ın dua anlayışına uygun olmayan birtakım arzu ve
isteklerde bulunmaları mümkündür. İnsanlar heva ve hevesleri neye meylederse
onun gerçekleşmesini ister.
Bu yüzden, Kur’an ve sünnetin öngördüğü
duaların içeriğini ve amacını çok iyi anlamalı; Rabbimizden neleri, ne için
isteyeceğimizi doğru olarak öğrenmeliyiz. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:
1-) Kulluk, istiane, hidayet ve takva için dua etmek
2-) Teslimiyet, tevbe ve arınma için dua etmek
3-) Allah (cc) ’ın sevgisini kazanmak için dua etmek
4-) Hidayete erdikten sonra kalplerin kaymaması için dua etmek
5-)
Şeytanın vesveselerinden ve bize yaklaşmasından Allah (cc)’a sığınmak için dua
etmek
6-) Şirkten ve putlardan uzak durmak için dua etmek
7-) Kötü ahlak ve nifaktan Allah (cc) ’a sığınmak için dua etmek
8-) Rahmet, merhamet, mağfiret ( bağışlanma ) ve af dilemek için dua
etmek
9-) Anne-baba için mağfiret, rahmet ve şükür duası etmek
10-) Babanın evladına dua etmesi
11-) Huşusuz kalpten, doyumsuz nefisten, faydasız ilimden… Allah (cc)’a
sığınmak için dua etmek
12-) Dünyada ve ahirette iyilik/hayır, afiyet, rızık için dua etmek
13-) Yağmur ve bolluk-bereket için dua etmek
14-) Nimetlere şükretmek için dua etmek
15-) Yoksulluk, darlık / zarar / sıkıntı ve tehlikeden kurtulmak için
dua etmek
16-) Her türlü musibet, kötülük ve tehlikeden Allah (cc)’a sığınmak için
dua etmek
17-) Mümin ve salih bir kul olarak iyilerle beraber ölmek için dua etmek
18-) Kıyamet / hesap günü mahzun olmamak ve cehennem azabından korunmak
için dua etmek
19-) Cennet’e varis olmak için dua etmek ( Abdullah Yıldız, Dua
Söylemden Eyleme, Pınar Yayınları, Mart 2012, s.107-123 )
8. HAYATIN
HER ANINDA DUA
Dua, yalnız sıkıntı, yoksulluk, felaket
zamanlarında başvurulup, mutlu günlerimizde unutacağımız bir yol değildir. Tam
aksine, makbul dua, mutlu zamanlarda yapılan duadır. Ezeli ve ebedi sevgiliyle
muhabbet ve münasebeti yalnız sıkıntılı günlere özgü kılmak, samimiyetle
bağdaşmaz. Bize “Şah damarımızdan daha
yakın” O Ezeli Dost’a kederli günler kadar, mutlu günlerde de el açmalıyız.
Yalnız sıkıntı ve ihtiyaç zamanlarında dua edip refah ve saadet günlerinde
bundan vaz geçmek, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde kınanmıştır.
“İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak,
oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat
biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü
bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta
oldukları şeyler güzel gösterildi.” (Yunus
12)
“İnsana
bir nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şer
dokunduğu zaman da yalvarıp durur.” (Fussilet 51)
Mescide gitmek için evden çıktığın zaman,
evden herhangi bir ihtiyaç için çıktığın takdirde, namazı bitirdiğin zaman,
çarşıya girdiğin zaman, borçlu isen, yeni elbise giydiğin zaman, rüzgâr
eserken, herhangi bir müslümanın vefat ettiği haberi geldiği zaman, sadaka
verdiğin zaman, zarar ettiğin zaman, herhangi bir işe başladığın zaman, göklere
baktığın zaman, gök gürültüsünü dinlediğin zaman, şimşeklerin çaktığını
gördüğün zaman, yağmur yağdığı zaman, öfkelendiğin zaman, bir topluluktan
korktuğun zaman, savaşa gittiğin zaman , duânın kabul edilmesinin geciktiğini
görürsen, herhangi bir üzüntüye kapıldığında, bedeninde hastalık hissettiğin
zaman, herhangi bir üzüntü sana isabet ettiği zaman, uyumak istediğin zaman,
sabah ezanında, uykudan uyandığında, aynaya baktığın zaman, bir binek-eşya-mal
satın aldığın zaman, evlenmekten ötürü herhangi bir kimseyi tebrik ettiğin
zaman, borcunu alacaklıya verdiğin zaman dua etmek, kısaca hayatın her anında
dua etmek peygamberimizin sünnetidir.
Allah-u Teala, Kur’an-ı Kerim’de Zekeriya
(as)‘ı örnek göstererek, bir ömür boyu, saçlarına ak düşüp iyice
ihtiyarlayıncaya kadar Rabbine dua eden birinin asla bedbaht olmayacağını beyan
buyurur:
“(Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin
anılmasıdır. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti: Rabbim! dedi,
benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana
(ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım.” (Meryem 2-4 )
9. ALLAH YOLUNDA
MÜCAHADEDE DUANIN ÖNEMİ
Mümin, tevhid mücadelesinin hiçbir aşamasında
duadan mahrum kalamaz ve kalmamalıdır. Bütün peygamberler ve davetçiler,
insanları hakka davet için hazırlık yapma aşamasından başlayarak; davete
başladıkları, fikri mücadelelerini sürdürdükleri, tepkilerle karşılaştıkları,
bu tepkilere karşı direnip sabır ve sabat gösterdikleri, fiili mücadeleye
girdikleri, yurtlarından sürüldükleri, işkence gördükleri, galip geldikleri,
mağlup oldukları… bütün aşamalarda Rabblerine dua, niyaz, istiane ve tesbihte
bulunmayı asla ihmal etmemişlerdir.
10. DUALARI GERİ
ÇEVRİLMEYENLER
Rasulullah (sav), bazı kimselerin dualarının
müstecab olduğunu ve asla geri çevrilmeyeceğini beyan buyurur. Bunlar “mazlumlar,
misafirler ve çocuğuna dua eden babalar” dır. (Tirmizi, Birr 7,(1906), Cennet,
2, (2528), Da’avat 139,(3592); Ebu Davud, salat 364, (1536); İbn Mace, Dua 11,
(3862)
Ayrıca Peygamberimiz (sav) birbirlerini
görmedikleri halde ( gıyaplarında ) bir diğerine dua eden müminlerin dualarına
icabet edileceğini ve mümin kardeşleri için yaptıkları duanın bir mislinin
kendilerine verileceğini açıklar. (Tirmizi, Birr 50,(1981); Ebu Davud, Salat
364, (1534,1535); Müslim, Zikr 86,88, (2732,2733); Buhari, Mezalim 9.)
Özetle; duaları geri çevrilmeyenler iman,
ihlas, samimiyet, derunilik, teslimiyet… gibi en önemli şartlardan birçoğunu
yerine getirmiş olmaktadırlar; dolayısıyla dualarının karşılık bulması bu
sebepledir, denilebilir. (Abdullah Yıldız, Dua Söylemden Eyleme, Pınar
Yayınları, Mart 2012, s.189-191)
11. DUANIN FAYDASI
İmam Gazali İhya-u Ulumiddin adlı eserinde bu
konuda şöyle der:
'Allah
Teâlâ'nın kazâ ve kader-i ilâhîsinin mecrasından zerre kadar sapmadığı ve
dönmediği bilinmektedir. O halde duanın faydası nedir?' diyecek olursan, bilmiş
ol ki dua ile belânın kalkması da kader-i ilâhîdendir. Bu bakımdan dua, belânın
kalkmasının sebebidir. Rahmetin de celb edicisidir. Nitekim kalkan, gelen
okların geri çevrilmesinin sebebi; suyun, yerden biten otların bitmesinin
sebebi olduğu gibi.
Nasıl ki
kalkan, atılan oku geri gönderdiğinden okla çarpışırsa, aynen dua da belâ ile
boğuşup çarpışır.
Allah (cc)’ın kazasını ve kaderini kabul etmek silah taşıma (tedbirini) terk
etmek anlamına gelmez. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler!
Tedbirinizi alın; bölük bölük savaşa çıkın, yahut (gerektiğinde) topyekün
savaşın.” (Nisa 71)
Yine kazaya
inanan bir kimseye, tohumu tarlaya serptikten sonra onu sulamamak şart koşulmaz
ki, şöyle denilebilsin: Allah'ın kazâsı ezelden bitkilere taallûk ettiği için
tohum biter, yeşerir. Eğer kaza daha önce böyle olmasaydı tohum bitmezdi.
Sebepleri müsebbiblere bağlamak göz açıp kapatmak veya ondan daha yakın olan
kazânın birinci basamağıdır.
Sebeplerin
varlığını tedricen takip eden müsebbiblerin tafsili ise, kaderdir. Mademki,
hayrı takdir eden Allah (cc), onu bir sebeple takdir etmiştir. Elbette takdir
ettiği şerrin defi için de bir sebep takdir etmiştir. Bu bakımdan basiret gözü
açık bir kimsenin nezdinde bu emirler arasında herhangi bir tenâkuz yoktur.
Bütün bu hakikatlerden sonra bilinmeli ki, Zikir bölümünde söylediğimiz fayda
duada da vardır. Çünkü dua, kalbin Allah ile hazır bulunmasını ister. Kalbin bu
şekilde huzura kavuşması ise ibadetlerin en yüce kısmıdır. İşte bunun için Hz.
Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: 'Dua ibâdetin iliğidir'. (Tirmizî, Deavât,
2)
12. DUA AMEL İLİŞKİSİ
Kulluğumuzun
mahiyetine ve sünnetullaha birlikte baktığımızda duanın faydası konusunda bir
diğer önemli nokta da gerek dünyevi talepleri içeren dualarımızda olsun gerek
uhrevi isteklerimizi ihtiva eden dualarımızda olsun sadece dua / istekle
yetinmeyip duanın gerçekleşmesine uygun amellerde bulunmamız gerektiğidir. Bu bakımdan bir kulun hayatını isyanla ve
kötülükle geçirip sürekli dua ile cennet nimetleri istemesi veya dünyevi bir
takım işlerin gereğine aykırı davrandığı halde o anda dünyevi başarı için dua
etmesi de bir eksiklik olacaktır. Her iki alanda da dua ile amel birbirini
tamamlar vaziyette olmalıdır.
Rabbimizin
Kur’an-ı Kerim’de münafıkların tutarsızlıklarını ifade etmek için savaşa
hazırlık yapmadıklarını, bu sebeple de savaşa gitme isteklerinin ciddi bir istek
olmadığını anlatması duaların amelle desteklenmesi gerektiği konusundaki
çarpıcı örneklerden birini oluşturmaktadır: “Eğer onlar (savaşa) çıkmak
isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı.” (Tevbe 46)
Yine
peygamberimiz Hz Muhammed (sav)’in yaptığı hizmetler karşılığında kendisinden
istekte bulunmasını istediği Rebîa bin Kâ’b (ra)’a cennette kendisiyle birlikte
olma isteğinin gerçekleşmesi için çok secde ederek kendisine yardımcı olmasını
talep etmesi, dua eden peygamber dahi olsa “tamam ben dua ettim senin bir şey
yapmana gerek yok” dememesi de diğer bir
önemli örnektir:
“Rebîa
bin Kâ’b (ra) şöyle anlatır: Peygamber Efendimiz’in yakınında geceler, ona
abdest suyunu getirir ve diğer ihtiyaçlarını görürdüm. Bir gün Allah Râsûlü
(s.a.v) bana: “İste!” buyurdu.
Ben
de: “Cennette seninle beraber olmayı isterim” dedim.
Efendimiz
(s.a.v): “Başka bir şey istesen olmaz mı?” buyurdu.
Bu
sefer ben: “Dileğim ancak budur!” dedim.
Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse çokça secde ederek kendin için bana
yardımcı ol!” buyurdu.” (Müslim, Salât, 226; Ahmed, III, 500)
13. DUADA SADECE ALLAH
(CC)’TAN İSTEMEK
“(Rabbimiz!)
Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.” (Fatiha 5)
“(Resûlüm!)
De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam.” (Cin 20)
“El
açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri
onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye
suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe)
su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini
şaşırmıştır.” (Ra’d 14)
Sadece
Allah (cc)’a ibadet ve sadece Allah (cc)’a dua etmek tevhid akidesinin bir
gereğidir. Allah (cc)’tan başkasına dua şirktir. Bu nedenle aşikar olarak
putlara tapma, onlardan yardım bekleyip dua etme durumunu görmesek de peygamberlerden,
türbelerden, ölmüş salih kullardan, liderlerden, evliyalardan ve şeyhlerden de
yardım istememek, medet istememek de tevhid akidesinin gereğidir.
14. RASÛLULLAH'A
OKUNAN SALÂVAT-I ŞERÎFE'NİN VE RASÛLULLAH (SAV)'IN FAZİLETİ
Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Allah ve
melekleri, Peygamber'e çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât
getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzâb 56)
Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber (sav)
günün birinde, yüzünde müjde alâmetleri olduğu hâlde çıkageldi ve şöyle
buyurdu: Cebrâil (a.s) bana gelerek dedi ki: 'Ey Muhammed! Sen râzı değil misin
ki, ümmetinden herhangi bir kişi bir defacık sana salâvat-ı şerife getirirse
ben ona on defa salâvat edeyim? Sen râzı değil misin, ümmetinden herhangi bir
kimse sana bir defa selâm ederse, ben ona on defa selâm edeyim?' (Nesâî,
Sehv, 55 ve İbn Hibban, (Ebu Talha'dan))
“Kim benim üzerime salâvat getirirse, o salât
getirdiği müddetçe melekler de onun üzerine salâvat getirirler. O kimse bu
keyfiyeti bildikten sonra üzerime ister az, ister çok salâvat getirsin.” (İbn Mâce,
(Amr b. Rebî'den zayıf bir senedle); Taberânî, (hasen birsenedle))
“İnsanların (müslümanların) bana en yakını,
bana en fazla salâvat-ı şerife getirenidir.” (Tirmizî, Salat, 357
(İbn Mes'ud'dan))
“Müslüman kişi ki ben onun yanında
yâdedildiğim hâlde o bana salâvat-ı şerife getirmez. Bu cimrilik yönünden ona
yeter de artar bile.” (Kasım b. Esbağ, (Hz. Hasandan))
“Cuma gününde bana çok salâvat-ı şerife
getirin.” (İbni Mâce, Cenâiz:65, Ebû Dâvûd, Salât:201, Vitir:26, Nesâî, İbn
Hibban ve Hâkim)
Ezan ve kameti işittiği zaman şöyle diyen
kimseye benim şefâatim vâcib olur: 'Ey Allahım! Ey bu tam ve eksiksiz dâvetin
sâhibi! Ey kılınacak olan namazın mâliki! Kulun ve Rasûlün Muhammed'in üzerine
salât et. Ona vesile ve fazileti, en yüce derece ve şefâati kıyâmet gününde
ihsan buyur!' (Buhârî, Ezan,
8)
Hz. Peygamber (sav)'e 'Sana nasıl salât-ı
şerife getirelim?' diye sorulunca şu cevabı verdi:
Deyiniz ki; “Ey Allah'ım! Kulun Muhammed'e, âline, zevcelerine ve zürriyetine,
İbrahim'e, onun âline salâvat ettiğin gibi, salâvat et. İbrahim ve âline
bereket yağdırdığın gibi, Muhammed'e, pâk zevcelerine ve zürriyetine de bereket
yağdır. Çünkü sen hamid, herkes tarafından yapılan ve herkes tarafından övülen
bir ilâhsın.” (Buhârî,
Deavât, 32; Müslim, Salât, 66)
15. KUR’AN’DA DUA
ÖRNEKLERİ
Gerek ayetlerdeki duaların, gerek Resulüllah
(sav)’ın yaptığı duaların aynı zamanda bize bir talim ve bir hedef gösterme
özelliği vardır. Biz bu dualarda bize istememiz öğretilen şeylerin iyi ve
olması gereken şeyler, Allah’a sığınmamız istenen şeylerin de kötü ve izale
edilmesi gereken şeyler olduğunu anlarız.
Kur’an-ı Kerim’in bize öğrettiği ilk dua Fatiha’dır. “Hamd
(övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. O, rahmândır ve rahîmdir. Ceza
gününün mâlikidir. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet
umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun
kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!” (Fatiha
2-7)
“(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize
zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden
oluruz.” (A’raf 23)
“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime
girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de
ancak helâkini arttır!” (Nuh 28 )
“Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni
bağışla dedi“ (Kasas 16)
“Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver. İşimi bana
kolaylaştır. Dilimden (şu) bağı çöz. Ki sözümü anlasınlar.” (Taha 25-28)
“Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak
canımızı al, dediler.” (A’raf 126)
“Rabbim! Bana
tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin,
dedi.” (A-li İmran 38)
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı
kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et! Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap
olunacağı gün beni, ana babamı ve müminleri bağışla!” (İbrahim 40-41)
“Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler
arasına kat.” (Şuara 83)
“Beni,
Naîm cennetinin vârislerinden kıl.” (Şuara 85)
“(İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme. O gün,
ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile
gelenler (o günde fayda bulur).” (Şuara 87-89)
“Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi
(dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen; bu durumda beni
zalimler topluluğunun içinde bulundurma Rabbim!” (Müminun 93-94)
“Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların
yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim!” (Müminun 97-98)
“Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen
merhametlilerin en iyisisin.” (Müminun 118)
“ Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler
ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!” (Furkan 74)
“Onların sözleri, sadece şöyle demekten
ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla;
ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!”
(A-li İmran 147)
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver,
ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!”
(Bakara 201)
“Rabbim, benim ilmimi arttır.” (Taha 114)
“Ey Rabbimiz! Yüreğimizi sabırla doldur; bize
direnme gücü ver; kâfir kavme karşı bize yardım et” (Bakara 250)
“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra
kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan
sensin.” (A-li İmran 8)
“Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı
çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin
şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine
sığınırım!” (Felak 1-5)
“İnsanların kalplerine vesvese sokan, (insan
Allah'ı andığında) pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların
Rabbine, insanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine) insanların İlâhına
sığınırım!” (Nas 1-6)
“Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, «Rabbinize inanın!» diye
imana çağıran bir davetçiyi (Peygamber'i, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik.
Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle
beraber al, ey Rabbimiz! Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla
vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz
sen vâdinden caymazsın!” (Âl-i İmran 193-194)
“Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek
bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır
bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi
affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna
karşı bize yardım et!” (Bakara 286)
16. PEYGAMBERİMİZ’DEN
(SAV) DUA ÖRNEKLERİ
Biz isterken bile edep sınırlarını gözetemeyebiliriz, ama istediğimiz bir
şeyi Resulüllah (sav) istemişse, ya da biz Allah’a sığındığımız bir şeyden o da
Allah’a sığınmışsa demek ki, bizim de böyle yapmamız yanlış olmaz.
Hz. Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber (sav)’in en çok
yaptığı dua şu idi: “Allah’ım, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de
güzellik ver; cehennem azabından bizi koru!” (Buhârî, Deavât, 55; Müslim,
Zikir, 26)
İbn Mes’ûd’dan (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) şöyle dua
ederdi: “Allah’ım, senden hidayet, takva, iffet (onur) ve (gönül) zenginliği
isterim.” (Müslim, Zikir, 72)
Abdullah b. Amr b. Âs’tan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav)
şöyle dua ederdi: “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalplerimizi sana
itaate yönelt.” (Müslim, Kader, 17)
Yine Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav) şöyle dua ederdi: “Allah’ım,
güvencem olan dinimi bana güzelce yaşat. Geçim kaynağım olan dünyamı düzelt.
Son durağım olan ahiretimi de düzelt. Hayatımı her türlü hayrı artırma
vesilesi; ölümümü de her türlü kötülükten kurtuluş vesilesi eyle.” (Müslim,
Zikir, 71)
Ebû Mûsâ’dan (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) , şöyle dua
ederdi. “Allah’ım, hatalarımı, bilgisizlikten dolayı işlediğim günahlarımı,
işimdeki aşırılığımı ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla. Allah’ım,
ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, bilerek ve bilmeyerek işlediğim günahlarımı
bağışla; itiraf ederim ki bu kusurların hepsi bende vardır. Allah’ım, evvelce
işlediğim ve bundan sonra işleye(bile)ceğim gizli ve açıktan yaptığım ve benden
daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Öne geçiren de, geri bırakan da sensin.
Sen, her şeye kadirsin.” (Buhârî, Deavât, 60; Müslim, Zikir, 70)
İbn Ömer’den (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Resûlullah
(sav)’in dualarından biri şöyle idi: “Allah’ım, verdiğin nimetlerin
gitmesinden, verdiğin sağlığın değişmesinden, ansızın cezalandırmandan ve
gazabını gerektirecek her şeyden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 96)
Zeyd b. Erkâm’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle dua
ederdi: “Allah’ım, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, bunaklık derecesinde
ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım, bana takva ver ve beni
(günahlardan) arındır. En iyi arındıracak sensin. Benim sahibim ve Mevlam
sensin. Allah’ım, faydalanılmayan ilimden; korkmayan kalpten, doymayan
nefisten; kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 73)
Şüteyr b. Şekel"in naklettiğine göre, babası Şekel b. Humeyd şunları
anlatmıştı: “Hz. Peygamber (sav)’e giderek, "Ey Allah"ın Resûlü, bana
kendisiyle Allah"a sığınacağım bir dua öğret." dedim. Hz. Peygamber
omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu: "De ki, Allah"ım! Kulağımın
şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve
şehvetimin şerrinden sana sığınırım. " (Tirmizî, Deavât, 74)
Ebu’d-Derdâ’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle
buyurmuştur: Davud’un (as) dualarından biri şöyle idi: “Allah’ım, senden, senin
sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine ulaştıracak ameli
(yapabilmeyi) dilerim. Allah’ım, senin sevgini bana nefsimden, ailemden ve
soğuk sudan daha sevimli kıl.” (Tirmizî, Deavât, 72)
Ebû Umâme (el-Bâhili)’nin (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: (Bir
defasında) Resûlullah (sav) , çok dua etti ve biz ondan bir şey ezberleyemedik.
Bir gün: –Yâ Resûlallah (sav), siz çok (uzun) dua ettiniz, ama biz ondan bir
şey ezberleyemedik, dedik. Bunun üzerine Resûlullah (sav): Ben bu duaların
hepsini kapsayan bir duayı size söyleyeyim mi? Şöyle deyin: “Allah’ım,
Peygamberin Muhammed’in senden dilediği hayırları ben de dilerim. Peygamberin
Muhammed’in sana sığındığı şerlerden ben de sana sığınırım. Yardım, ancak
senden beklenir, dünya ve ahirette istenilen şeye ulaştıracak sensin. Kuvvet ve
kudret, ancak Allah’ın yardımı iledir.” (Tirmizî, Deavât, 88)
İbn Mes’ûd’dan (ra) rivayete göre o, şöyle demiştir: Resûlullah (sav)’in
dualarından biri şu idi: Allah’ım, senden, rahmetini ve mağfiretini
gerektirecek şeyleri, her türlü günahtan uzak kalmayı, her türlü iyiliği elde
etmeyi, cennete kavuşmayı, cehennemden kurtulmayı dilerim. (Hâkim,
el-Müstedrek, II, 734 (1/525))
17. DİĞER DUA
ÖRNEKLERİ
İmam Gazali İhya-u Ulumiddin adlı eserinde bu
konuda şöyle der:
Bu duaları Ebu Tâlib el-Mekkî, İbn Huzeyme ve
İbn Münzir'in derledikleri dualardan seçmiş bulunuyoruz.
Eğer sen, âhiretin mahsûlünü isteyen ve
duasında Hz. Peygamber (sav)'e uyanlardan isen, dualarının başlangıcında
salâvat-ı şerife'den sonra şöyle demelisin:
Kullarına nimetleri çokça hibe eden en yüce
ve yüksek bulunan rabbim her çeşit noksanlıklardan münezzehtir. Ondan başka
ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nundur. O herşeye
kâdirdir.
Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan,
peygamber olarak Hz. Muhammed (sav)'den râzı oldum!
Ey Allah'ım! Yerleri ve gökleri yoktan var
eden, gizli ve açığı bilen, her şeyin sahibi ve pâdişâhı bulunan Allahım!
Senden başka ilah olmadığına şâhidlik ederim. Nefsimin ve şeytanın şerrinden ve
şirkten sana sığınırım!
Ey Allahım! Ben, malım, aile efradım, dünyam
ve dinim için senden af ve âfiyet dilerim. Ey Allahım! Benim kötülüklerimi ört.
Korkularımdan beni emin kıl. Kötülüklerimi azalt. Önümden, arkamdan, sağımdan,
solumdan, üstümden beni koru. Altımdan herhangi bir hileye uğramaktan sana
sığınırım. Ey Allahım! Beni azabından pervasız kılma! Beni kendinden başkasına
yaslatma. Örtünü benden alma. Zikrini bana unutturma ve beni gâfillerden kılma!
Ey Allahım! Sen benim rabbimsin. Senden başka
ilah yoktur. Beni yarattın, ben kulunum. Gücüm yettiği kadar senin ahdin ve
va'dine devam ediyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Benim
üzerimdeki nimetini ikrar ettiğim gibi, günâhımı da itîraf ediyorum. Beni
bağışla. Çünkü günahları senden başka hiç kimse bağışlayamaz.
Yârabbi! Bedenimde, kulağımda ve gözümde bana
âfiyet ver. Senden başka ilah yoktur.
Ey Allahım! Ben hükümden sonra senin rızânı
talep ediyorum. Ölümden sonra (manevî) hayatın serinliğini senden istiyorum.
Senin keremli yüzünün cemâline bakmanın lezzetini talep ediyorum. Dalâlete
götürücü fitne ve zarar verici herhangi bir fiil olmaksızın senin ile kavuşmaya
iştiyak duymayı senden istiyorum. Zulme uğramaktan, zulmetmekten, başkasının
hakkına tecavüz etmekten, veya hakkıma tecavüz edilmekten, herhangi bir
yanlışlık ve günâhı elde etmekten ki o günâhı sen affetmiyorsun bütün bunlardan
sana sığınırım.
Ey Allahım! İşlerde sabit olmayı, reşîdlikte
azimeti senden istiyorum. Nimetinin şükrünü ve ibâdetinin güzelliğini senden
diliyorum. Selim ve korkar bir kalbi, istikametli ahlâkı, dosdoğru dili,
nezdinde kabul olunan ameli senden istiyorum. Senden bildiklerinin hayrından
istiyorum. Bildiklerinin şerrinden sana sığınıyorum. Senin bildiklerin için
affı senden talep ediyorum. Çünkü sen bilirsin, ben ise bilemem! Gaybları en
ince teferruatına kadar bilensin.
Ey Allahım! Daha önce yaptıklarımı ve daha
sonra yapacaklarımı, gizli yaptıklarımı ve açıkça yapacaklarımı benim için
bağışla. Benden daha iyi bildiğin kötü hareketlerimi de bağışla. Çünkü ibâdete
yönelten ve günâhtan alıkoyan ancak sensin. Sen her şeye kâdirsin, her gaybı
bilensin.
Ey Allahım! Ben senden sarsılmaz bir iman,
bitmez tükenmez bir nimet, ebediyyen gözümün aydınlığına sebep olan bir nûr,
Hz. Muhammed (sav) ile ebedî cennetin en yücesinde arkadaş olmayı isterim.
Ey Allah'ım! Senden güzellerin ve hayırların
işlenmesini, kötülüklerin terkedilmesini ve fakirlerin sevilmesini talep
ederim. Seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi, senin sevgine yaklaştıran her amelin
sevilmesini senden talep ederim. Bir de senden talebim, senin tevbemi kabul
etmen, günâhımı affetmen ve beni rahmetine mazhar kılmandır.
Ey Allahım! Gayb bilginle ve halka yeten
gücünle, hayat bana hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için hayırlı
olduğu zaman da beni öldür. Gizlide ve açıkta korkumu, rızâ ve öfkede adâleti,
zenginlikte ve fakirlikte orta yolu, yüzüne bakmanın lezzetini, sana kavuşmanın
iştiyakını senden talep ediyorum. Zarar verici fakirlikten ve saptırıcı
fitneden sana sığınırım. Bizi iman süsü ile süslendir. Bizi senin yoluna ileten
kullarından eyle!
Ey Allah'ım! Bizimle günahlar arasında,
gerilmiş perde olacak derecede korkundan bize ver. Bizi cennetine vardıracak
derecede tâatini bize nasip eyle. Bizim için dünya ve âhiret musibetlerini
kolay kılacak derecede yakîn mertebesini ihsân buyur!
Ey Allah'ım! Yüzlerimizi hazinenden gelen
hayâ ile doldur. Kalplerimize korkunu yerleştir. Azametinden öyle bir miktar
nefislerimize yerleştir ki onunla âzalarımız serkeşlikten vazgeçip hizmetine
yönelsinler.
Ey Allahım! Zât-ı ulûhiyyetini her şeyden
daha fazla bize sevdir!
Ey Allahım! Her şeyden daha fazla senden
korkmayı bize nasip eyle!
Ey Allahım! Bugünümüzün öncesini salâh,
ortasını felâh ve sonucunu kurtuluş eyle!
Ey Allah'ım! Bizi muttakî dostlarından,
zaferi elde eden hizbinden ve sâlih kullarından eyle. Bizden râzı olacağın
derecede bizi çalıştır. Sevgine mazhar olacak fiillerde bizi kullan. Bize güzel
ihtiyarınla yön ver. Senden hayrın tamamını; başını ve sonunu talep ediyoruz. Şerrin
tamamından, başlangıcından ve sonucundan sana sığınıyoruz.
Ey Allah'ım! Kudretinle benim tevbemi kabul
eyle. Çünkü kullarının tevbesini çokca kabul eden ve rahmet sahibi olan ancak
sensin. Benim hakkımdaki hilminle beni affeyle. Çünkü kullarının günahlarını
çokca bağışlayan halîm ancak sensin. Benim hakkımdaki bilginin yüzü suyu
hürmetine bana şefkat göster. Çünkü merhametlilerin en merhametlisi sensin.
Bana sahipliğinin hürmetine benim nefsimi benim emrime ver. Bana musallat
kılma. Çünkü her şeye güç yetiren padişah ancak sensin. Sen her çeşit
eksikliklerden münezzehsin!
Ey Allahım! Senin hamdine bürünerek (deriz
ki) senden başka ilah yoktur. Ben kötülük işledim. Nefsime zulmettim. Bu
bakımdan benim günahımı bağışla. Çünkü Rabbim sadece sensin. Çünkü senden başka
günahları bağışlayıcı yoktur.
Ey Allahım! Bana iyiyi kötüden ayırma
yeteneği ver. Beni nefsimin şerrinden koru!
Ey Allahım! Bana kendisinden ötürü
cezalandırmayacağın helâl rızıklar ver. Rızık olarak verdiğinle beni kanâatkâr
kıl. Onunla sâlih ameller yapmamı nasip et ve o amelleri benden kabul et. Af ve
âfiyeti senden biliyorum. Yakînin güzelliğini, dünya ve âhiretin afiyetini
istiyorum.
Ey günâhlar kendisine zarar vermeyen af da
varlığında herhangi bir eksiklik meydana getirmeyen Allah’ım! Sana zarar
vermeyeni bana hibe et. Senin kuvvet ve kudretinden zerre kadar eksiltmeyeni
bana ihsan buyur!
18. SONUÇ
Ø Dua ibadetin özüdür.
Ø Dua kulun Rabbiyle irtibatını sağlayan çok önemli bir
vesiledir.
Ø Dua insani bir ihtiyaçtır, müstağnileşmeyi ve gafleti
önler.
Ø Rabbimiz katında duamız kadar değerliyiz. “De ki : Duanız
olmasaydı Rabbim size değer verir miydi ?” ( Furkan 77 )
Ø “Resûlullah (sav), özlü dualardan hoşlanır, böyle
olmayanları bırakırdı.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 23)
Ø Kıbleye yönelerek dua etmek, elleri açıp yukarı
kaldırarak dua etmek, elleri yüze sürmek, Allah (cc) 'ın zikriyle duaya
başlamak, duada ısrar ederek, duayı üç defa tekrarlamak, şerefli vakitleri
gözetmek, şerefli halleri fırsat bilmek, sessizce dua etmek, yalvarış, korku,
istek ve sığınma, duanın kabul olunacağına kesinlikle inanmak duanın âdâblarındandır.
Ø Mü’minlerin birbirlerine gıyabında yaptıkları dualar, mazlumlar,
misafirler, çocuğuna dua eden babaların duası geri çevrilmeyen dualardandır.
Ø Hayatın her anında ve her türlü ihtiyacımız için dua
etmeliyiz.
Ø Dua etmekle birlikte amellerimizle de dualarımızı
desteklemeliyiz.
Ø Duada sadece Allah (cc)’tan istemeliyiz
Ø Öncelikle Kur’an’da ve sünnetteki dua örnekleri ile dua
etmeliyiz.
Ø Salâvat hem Rasulullah (sav)’a özel bir duamız hem de
O’nunla aramızda gönül bağı kurmamıza bir vesiledir.
19. ÖDEV
-
15, 16 ve 17.
Maddedeki duaları birer defa ailecek yapmak
-
Namazların
peşinden yapılan tesbihata salavatı da eklemek
-
Seyyidü’l
İstiğfar duasını ezberlemek ve günlük vird edinmek
20. VİDEO
a.
99 Esma 99
Dua Engin Noyan & Senai Demirci
https://www.youtube.com/watch?v=1G7y8oVTp10
b.
Bir Yol
Hikayesi | Nurullah Genç | İlham Veren Hikayeler [ Dua Almak - Makbul Dua -
“Yardım ettiğiniz her el kendi elinizdir”]
https://www.youtube.com/watch?v=iBvSojIE1Do&feature=youtu.be
c. Akşam Duaları
https://www.youtube.com/watch?v=eIkMZHVCdBA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder