23. DUA ve SALÂVAT

 

23. DUA ve SALÂVAT

1.      GİRİŞ

Duanın öncelikli hedefi insanın Allah’a halini arz etmesi ve O’na niyazda bulunmasıdır. Dua böyle bir irtibat neticesinde insanın bir taraftan kendi ihtiyaç ve eksiklerinin telâfisini, diğer taraftan daha mükemmele ulaşmasını hedefleyen bir niyazdır. Bir başka söyleyişle dua sınırlı, sonlu ve âciz olan varlığın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi ile kurduğu bir köprüdür. Ancak dünyamız son birkaç yüzyıldır aydınlanma düşüncesinin de etkisiyle özellikle batıda olmak üzere yaratıcıyı hayatından tümden çıkartma yönünde bir eğilim içinde olduğundan dua modern insanın gündeminde yeterince yer etmemektedir. 21. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde ise teknolojide ve iletişim araçlarındaki çok hızlı değişimlerin etkisiyle günümüz insanı bütün ihtiyaçlarını bu teknolojik araçlarla yerine getirebildiği düşüncesiyle yaratıcıya sığınma gereği duymamaktadır. Diğer taraftan da günümüz insanı Müslümanları da içine alacak şekilde bu teknolojik araçlarla yaşadığı aşırı meşguliyet nedeniyle duaya vakit dahi ayıramayacak derecede tahakküm atındadır. Duanın insanın küçük büyük demeden hayatındaki tüm işlerinde Rabbine sığınması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda günümüz Müslümanları için diğer bir sorunun da hayatın her alanında duayla iç içe olamamasını; hayatın her unsurunda duanın nasıl içkinleştirileceğinin bilinememesini ve dualarımızda meramımızı Rabbimize hangi cümlelerle nasıl sunacağımızı bilemememizi ifade edebiliriz. Gerek teknolojiyle olan meşguliyetler nedeniyle meydana gelen gafletimiz gerekse de duaya hayatımızda yeterince içselleştiremememiz birlikte düşünüldüğünde hakkıyla dua etmek anlamında gerilerde olduğumuzu söyleyebiliriz. Dua konusunda bir diğer önemli nokta ise duanın sadece sözle yapılan isteklerden ibaret olmadığı aynı zamanda amellerle desteklenmesi gereken bir konu olduğunun bilinmesidir.

Kur’an’da çok sık olarak peygamberler dualarını görürüz. Hz. Nuh (as) , Hz. İbrahim (as), Hz İsmail (as)’ın duaları en çok öne çıkan peygamber dualarındandır. Yine peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’de hayatının her anında duaya yer vermiştir. Sabah kalkışla başlayıp giyinme, yeme, içme, iş, evlilik,  cihad, seyahat, musibet anından akşam yatağa yatışa kadar hayatın her anında peygamberimizin dua ettiğini ve bizlere örneklik sergilediğini görüyoruz. Ayrıca peygamberimize dua diyebileceğimiz salâvatta biz mü’minlere sürekli yapılmak üzere tavsiye edilmiştir.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (as)’dan günümüze kadar gelen tüm peygamberlerin ve Müslümanların önemli bir ahlakı olan duayı ve salâvatı ele alacağız.

2.      KAVRAM TAHLİLİ

Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” mânasındaki da‘vet ve da‘vâ kelimeleri gibi masdar olup, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz” anlamında isim olarak da kullanılır. Ayrıca Allah’a sunulacak talepleri sözlü veya yazılı olarak dile getiren metinlere de dua denilir. İslâm literatüründe ise Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tâzim duyguları içinde lutuf ve yardımını dilemesini ifade eder. (https://islamansiklopedisi.org.tr/dua)

Salâtüselâm sözlükte “dua, tâzim, rahmet” gibi anlamlara gelen salât ile (çoğulu salavât) “esenlik” mânasındaki selâm kelimelerinden oluşan salât ü selâm, “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm” veya “sallallāhü aleyhi ve sellem” şeklindeki dua cümlelerinin yerine daha çok Osmanlı Türkçesi’nde kullanılmıştır. Böyle dua etmeye “salavat getirme”, Arapça’da ise “tasliye” denir; bu duadan söz edilirken “salvele” kısaltması kullanılır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ṣlv” md.; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 155-156; Fîrûzâbâdî, s. 6-7). Kâşgarlı Mahmud salavat karşılığı olarak alkış (övgü) kelimesine yer vermektedir (DİA, II, 470). (https://islamansiklopedisi.org.tr/salatu-selam)

3.      KONUYLA İLGİLİ AYETLER

“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” (Bakara 186)   

“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf 55)

“(Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 77)

 “(Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!” (Neml 62)

 

4.      KONUYLA İLGİLİ HADİSLER

Nu'man b. Beşir (ra) , Hz. Peygamber'den (sav) şu hadîsi rivayet eder: “Hz. Peygamber bir gün 'Dua, ibâdetin tâ kendisidir' buyurduktan sonra "Rabbiniz 'Bana dua edin, size icabet edeyim' buyurmuştur"    ayetini okudu.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 23; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 2)

Âişe’den (ra) şöyle nakledilmiştir: “Resûlullah (sav), özlü dualardan hoşlanır, böyle olmayanları bırakırdı.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 23)  

Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.”(Tirmizî, Deavât, 1; İbn Mâce, Dua, 1)

Ubade b. Sâmit’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah (cc), yeryüzünde kendisine dua eden bir Müslümanın, ya istediği şeyi verir, ya da buna karşılık ondan bir kötülüğü savar. Günah olan şeyleri veya akraba ile ilişkiyi kesmeyi istemediği sürece bu böyledir. Oradakilerden birisi: ‘Öyleyse biz çok dua ederiz’ dedi. Peygamberimiz (sav)’de: ‘Allah’ın vereceği şeyler daha çoktur’ buyurdu.” (Tirmizî, Deavât, 115) Hâkim, bunu şu ilave ile Ebû Saîd kanalından rivayet etmiştir: “Yahut (Allah), o kimse için dilediğinin benzeri ecri sonradan vermek üzere saklar.” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 693 (1/493))

Ebû Ümâme’den rivayet edildiğine göre, “Yâ Resûlallah, hangi dua daha çok kabule şayandır?” diye sorulmuş, Peygamber Efendimiz, “Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar.” diye cevap vermiştir. (Tirmizî, Deavât, 79)

İbn Ömer (ra)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan istenilen şeyler arasında O’na en sevimli geleni, afiyettir.” Resûlullah (sav) konuşmasına şöyle devam etmiştir: “Dua, başa gelen ve henüz gelmeyen belaya karşı fayda sağlar. Öyleyse ey Allah’ın kulları, duaya sarılın!”(Tirmizî, Deavât, 101)

5.      NİÇİN DUA YAPILIR?

a.      Dua İbadetin Özüdür

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de insanları ve cinleri kendisine ibadet için yarattığını beyan etmiştir: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)

Enes b. Mâlik (ra)’in naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Dua ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 1)

Rabbimizin yaratılış amacımızı kendisine kulluk olarak açıklaması ve peygamberimizin de duanın kulluğun özü, esası olduğunu ifade etmesinden anlıyoruz ki kulluğumuzun kamil manada ikamesi için dua hayati önemdedir. Peki dua niçin ibadetin özü olabilir? Kulun hayatının her anında dua ederek kendi fakrını anlayıp dertlerine çare olabilecek tek sığınılacak merci olarak Rabbini görmesindendir ki dua ibadetin ta kendisi olmaktadır. Hayatımızın her fiilinde dua ederek bütün bir hayatı ibadetle geçirmek gibi bir makamı da elde etme imkanımız doğmaktadır. Tıpkı zikirde olduğu gibi her an dua ile hemhal olarak her an Rabbimizin himayesinde olma ve Rabbimize yakınlıkla müşerref olmak yönüyle de dua kulluğun has kısımlarındandır.

b.     İnsan Hayatı Dua ile Anlam ve Değer Kazanır 

Allah katında kulların değeri “dua” ile ölçülür, anlam kazanır. Yani Allah’ı (cc) hayatının merkezine yerleştiren, O’nun sonsuz güç ve kudreti karşısında aciz, yoksun ve yoksul olduğunun farkına varabilen kulun gönülden yaptığı dua bizatihi kendi varlığını anlamlı hale getirir. Dua mü’minin hayatının her anında Rabbine sığınacağı en güvenli limandır. Dua bu yönüyle mü’minin hayatını tümüyle kuşatan ve Rabbiyle kurduğu kulluk bağını diri tutan en özel ibadettir.

“(Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 77)

c.      Dua İnsani Bir İhtiyaç ve Mecburiyettir

Kul duaya muhtaçtır. Kul Allah’a, Allah’ın yardımına muhtaçtır. Bu ihtiyacın farkında olmayanlar bile, zorlu anlarda O’na başvururlar. Kendini güçlü ve pek çok şeyi yapmaya muktedir gören, bu yüzden de Rabbine dua etmeyen, O’na yalvarma ihtiyacı hissetmeyen bazı insanların ani tehlikeler, felaketler ve sıkıntılar karşısında çaresiz kalıp derhal Allah’ı hatırlamaları ve O’na yürekten dua ve niyazda bulunmaları çok dikkat çekici fıtri bir durumdur.

“İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek O'na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet (nimet ve bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine Rablerine ortak koşuyorlar.” (Rum 33)

Demek ki, zorlu anlarda dua etmek, insani, fıtri bir ihtiyaçtır, esasen bu durumda insanın yapacağı başka bir şey de yoktur. Böyle anlarda fıtratının sesini dinleyen insan, duasında elbette samimidir.

Ancak, insanın Allah’a dua ve niyazda bulunma ihtiyacı, başı sıkıştığında başvurduğu gelip geçici bir sığınak olmamalı ve hele bu ihtiyaç kıyamet, azap gelip çatıncaya kadar ertelenmemelidir :

“De ki: Ne dersiniz; size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!” (En’am 40)

“Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) «Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!» dedi. Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (Yunus 90-91)

d.     Dua Müstağnileşmeyi Önler

Dua eden insan, aciz ve yardıma muhtaç bir yaratılmış olduğunun farkındadır. Hiçbir varlığa muhtaç olmamak, yalnızca “samed” olan Allah’a mahsustur. İstikbar ( büyüklenme, kibirlenme ) ve istiğna ( kimseye ihtiyaç duymama, kendini yeterli görme ) psikolojisine girenlerden bir kısmı ise başkalarına asla muhtaç olmadıklarını düşünerek her şeyi yedi kudretlerinde zannetmeye başlar, azgınlaşıp tağutlaşır ve farkında olarak ya da olmayarak ilahlaşırlar.

e.      Dua Gafleti Önler

Günümüz Müslümanı içinde bulunduğu modern hayatın dayattığı yaşam tarzı nedeniyle gerektiği ölçüde Rabbine yönelerek hayatın her kertesinde sürekli dua etme halinden yoksundur, hakkıyla duadan gafildir maalesef. Hızla geçen günler, hazla dolu anlar ve başta telefonlar olmak üzere hayatımızı işgal eden elektronik aygıtlar kalbimizin Rabbini görmesinin önünde birer perde oluşturmakta ve peygamberimiz Hz Muhammed (sav)’in sünnetine uygun olarak hayatımızın her anında dua etme, Allah’a sığınma, Allah’tan yardım dileme ahlakından uzaklaşmış durumdayız. Hız, haz ve teknolojik aygıt meşguliyetleri zihinlerimizi farklı noktalara kaydırmakta ve bir türlü akıl-kalp rotamız gerçek yönünü bulamamaktadır. Aklımız ve kalbimiz pusulasını kaybetmiş bir yolcu gibi oradan oraya savrulup durmaktadır. Hayatımızda hızı, hazzı ve ekran süresini azaltarak veya tümden ortadan kaldırarak bu kısır döngüden kurtulmadıkça da dua ihtiyacını gerektiği ölçüde hissetmeyeceğiz ve dua hayatımızdaki gerçek yerini bulamayacaktır. 2020 yılının ilk aylarında tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs (Covid 19) nedeniyle insanların evlerine kapanması özellikle haz ve hızın tahakkümünden kurtuluş için bir fırsat oluşturduğundan evindeki insanın kendine dönmesi, Rabbini hatırlaması ve dua ile Rabbine iltica etmesi için fırsat bulması, hakkıyla dua etmesi, duayı hayatında hak ettiği yere konumlandırması umulur.

f.       Allah (cc) Duayı Emreder

    Allah (cc) insanların dua edeceği yegane merciin kendisi olduğunu, Kur’an-ı Kerim’inde ısrarla ve sürekli hatırlatır:

“Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” (Bakara 186)

Kur’an yalnızca kendimiz için dua etmeyi, kendi hata ve günahlarımızdan dolayı bağışlanma dilemeyi değil, diğer müminler için de dua ve istiğfar etmeyi emreder. Müminin, kendi dışındakiler için yapması gereken duaların başında anne-baba için duası gelir :

“Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et.” (İsra 24)   

6.      DUANIN ÂDÂBI

Dua hem bir yakarış hem de zikirdir. Duada daima tâzim (Allah’ı yüceleme) ve tâzimle birlikte istekte bulunma anlamı vardır. Dua aynı zamanda zikir ve ibadettir. Böylece duada biri zikir ve saygı, diğeri de dilek olmak üzere iki unsur hep yan yana bulunur. Bu sebeple Hz. Peygamber (sav), “Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavât, 2) buyurmuştur. Aynı sebeple en önemli ibadet olan namaz, dua (salât) kelimesiyle ifade edilmiştir (En’âm 52; Kehf 28). Diğer bir âyette de, “De ki; duanız (kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin.” (Furkân 77) buyurulmak suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazanabileceği belirtilmiştir. Duanın sadece Allah’a yöneltilmesi; Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine üstün nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmemesi Kur’an’da ısrarla vurgulanmıştır (Şuarâ 213; Kasas 88). (https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/747/duanin-onemi-nedir-ve-dua-nasil-yapilmalidir-)

Dua tazim ve talep duası olmak üzere ikiye ayrılır. Yani kul dua ederken ya Allah’ı yüce sıfatlarıyla tazim ve tebcil ederek isteyeceğini O’na bırakır, talebini sadece hal diliyle arz eder, ya da rabbim bana şunu şunu ver diyerek doğrudan ister. Her ikisi de caiz olmakla beraber birincisi daha makbuldür.

İmam Gazali İhya-u Ulumiddin adlı eserinde bu konuda şöyle der:

a.      Şerefli Vakitleri Gözetmek

 

Senenin arefe gününü, aylardan Ramazan ayını, haftanın cum'a gününü ve saatlerin de seher vaktini gözetmek gibi.

Nitekim Allah Teâlâ (cc) “Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.” (Zâriyât 18) buyurmaktadır.

Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ her gece dünya semasına iner, bu iniş zamanı gecenin en son üçte birisi kaldığı zamandır. (Zât-ı ulûhiyyetine yakışır ve mahiyeti bizce malûm olmayan) inişi yaptığı zaman şöyle buyurur: 'Benden isteyen var mı ki duasını kabul edeyim? Benden dileyen var mı ki, kendisine dilediğini vereyim? Benden günâhının bağışlanmasını isteyen var mı ki, günâhını affedeyim?'.”  (Tirmizî, Deavât, 78))

b.     Şerefli Halleri Fırsat Bilmek

i.       Ezan kamet arası

ii.      Oruçluyken

iii.    Savaşta düşmanla karşı karşıya kalındığı zaman

iv.    Secdedeyken

Şerefli halleri fırsat bilerek, o hallerde dua etmelidir.

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: “Ezan ve kamet arasında yapılan dua reddolunmaz. (Muhakkak kabul olunur).” (Tirmizî, Deavât, 128)

“Oruçlu bir kimsenin duası geri çevrilmez.” (Tirmizî, 2526 ve 3598. hadisler (hasen olarak))

Ebu Hüreyre (ra) Hz. Peygamber'den (sav) bu hususta şu hadîsi rivayet etmiştir:
“Kulun, Rabbine en yakın olduğu hâl secde ettiği hâldir. Bu nedenle secdenizde çok dua ediniz!” (Müslim, Salât, 215)

Namazlarda secdede okunabilecek sünnetteki dua örnekleri:[1]

 “Allah'ım! Günahlarımın hepsini mağfiret buyur; azını ve çoğunu, öncekini ve sonrakini, gizlisini ve aşikârını.” (İmam Nevevî, el-Ezkâr s:84, Müslim, Ebû Dâvud)

“Allah'ım! Gazabından rızana, ukubetinden afiyetine ve Sen’den Sana sığınırım. Sen’in medhini sayamam. Sen kendi medhettiğin gibisin.” (İmam Nevevî, el-Ezkâr s:83)

 

Ebû Bekir es-Sıddîk’ten (ra) şöyle nakledilmiştir: Kendisi bir gün: (Ey Allah’ın Resûlü), bana namazda okuyacağım bir dua öğret, demişti. Resûlullah (sav): Şöyle dua et, buyurdu: “Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız Sensin. Öyleyse tükenmez lütfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız Sensin” (Buhârî, Ezân, 149,  Buhârî Deavât, 17;  Müslim, Zikir, 48)

c.      Kıbleye Yönelerek Dua Etmek

Câbir b. Abdullah, Hz. Peygamber (sav)'in kıbleye yöneldiğini rivayet ederek şöyle buyurmaktadır:
“Hz. Peygamber (sav) Arefe günü vakfe yerine geldi. Kıbleye yönelip güneş batıncaya kadar dua etti.” (Müslim ve Nesâî, (Usâme b. Zeyd'den))

d.     Sessizce Dua Etmek

Dua ederken sesini ne fazla yükseltmeli, ne de iyice kısmalı, ikisi arasında bir tonla dua etmelidir.

Nitekim Ebû Musa el-Eş'arî (ra) şöyle rivayet eder: “Biz Hz. Peygamberle beraber seferden dönüyorduk. Medine'ye yaklaştığımızda Hz. Peygamber (sav) tekbir getirdi, ashab da onunla beraber tekbir getirerek seslerini oldukça yükselttiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Çağırdığınız Allah, ne sağırdır, ne de gaib. İyi bilin ki, çağırdığınız zat, sizinle bineklerinizin boynu arasındadır (size her şeyden daha yakındır).” (Buhârî, Tevhid, 9 ve Müslim, Meğâzî, 39)

Allah Teâlâ (cc), peygamberi Zekeriyya'yı (as) överek şöyle buyurmuştur:
“Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti” (Meryem 3) Başka bir ayet de şöyledir:
“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin.” (A’raf 55)

e.      Duayı Kafiyeli Okumaya Çalışmamak

Dua edenin hâli, Allah'a (cc) yalvaranın hâli gibi olmalıdır. Kafiyeli okumak için kişinin kendisini zorlaması, bu duruma ters düşer.

Hz. Peygamber (sav) duayı kafiyeli söylemek suretiyle ifrata kaçmayı şu hadîsiyle yasaklamaktadır:
İbni Abbas (ra)’den: “Duada seci' yapmaktan (kafiyeli okumaktan) kaçının. 'Ey Allahım! Ben senden cenneti isterim ve cennete yaklaştırıcı söz ve amelleri isterim. Cehennemden sana sığınırım. Ona yaklaştırıcı söz ve amellerden de sana sığınırım' demeniz kâfidir.” (Buhari 6337 nolu hadis)

Seci'den maksat tekellüfle konuşmak demektir. Tekellüfle konuşmak ise yalvarış ve yakarışa uygun düşmez. Mutlak seci', kötülenmiş değildir. Çünkü Hz. Peygamber (sav)'den vârid olan bir takım dualarda tekellüf olmaksızın kendiliğinden kafiyeli düşen kelimeler mevcuttur.

f.       Yalvarış, Korku, İstek ve Sığınma

Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.” (Enbiyâ 90)

“Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin.” (A’raf 55)

g.      Duanın Kabul Olunacağına Kesinlikle İnanmak

Dua hakkındaki ümide son derece bağlı olmak gerekir. Nitekim Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizden herhangi biriniz dua ettiği zaman 'Ey Allahım! Eğer dilersen beni affet, eğer dilersen bana rahmet eyle' demesin. Ancak isteğini kesin bir dille Allah Teâlâ'dan istesin. Çünkü Allah Teâlâ'yı zorlayacak herhangi bir kuvvet ve kudret mevcut değildir.” (Müslim, Zikir, 8)

Süfyan b. Uyeyne şöyle demiştir: “Herhangi birinizin daha önce yaptığı kötü hareketleri kendisini dua etmekten alıkoymasın. Çünkü Allah Teâlâ, bütün mahlûkatın şerlisi İblis'in duasını bile kabul etmiştir. "İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu. " (A'raf 14-15)

h.     Duada Israr Ederek, Duayı Üç Defa Tekrarlamak

İbn Mes'ud (ra) Hz. Peygamber'in (sav), dua ettiği zaman duasını üç defa tekrarladığını, Allah'tan istediği zaman istediğini üç defa tekrarladığını söylemektedir.  (Müslim, Cihâd ve Siyer, 107)

Duasının kabul olunmasının geciktiğini düşünmemesi, (kulun haline) uygun bir durumdur. Çünkü Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz, "Dua ettim de duam karşılık görmedi." deyip acele etmediği müddetçe duası karşılık bulur.” (Ebu Davud, Vitir, 23) Sahâbe, “Yâ Resûlallah! Acele etmek nedir?” diye sorunca da, “Dua ettim de kabul edildiğini görmedim, der ve o anda vazgeçerek duayı bırakır.” (Müslim, Zikir, 92)

Bir âlim 'Ben yirmi seneden beri Allah'tan bir ihtiyacımı diliyorum. Hâlâ da bana o ihtiyacımı verip de, duamı kabul etmiş değildir. Fakat ben buna rağmen duamın kabul olunmasından ümidimi kesmiş değilim. Ben Allah Teâlâ'dan, ‘beni din ve dünyamda beni ilgilendirmeyen şeyleri terk etmeye muvaffak kılmasını istiyorum' demiştir.

Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Herhangi biriniz Allah Teâlâ'dan bir şey istediği ve o istediğinin kabul olunduğunu anladığı zaman şöyle desin: 'Hamd, salih amellerin ancak nimetiyle tamam olduğu Allah'a mahsustur'. Kimin (duası kabul olunmayıp gecikmiş) ve istediklerinden bir şey kendisine verilmemişse şöyle desin: 'Her hâlükârda hamd Allah'a mahsustur'.” (Beyhakî, (Ebu Hüreyre'den); Hâkim, (Hz. Âişe'den benzerini zayıf bir senedle))

i.       Allah'ın Zikriyle Duaya Başlamak

“En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin.” (Araf 180)

Duanın başlangıcında hemen istekler sıralanmamalıdır. Önce zikretmeli, zikirden sonra isteklerini sıralamalıdır.

Seleme b. Ekvâ (ra) diyor ki: 'Hz. Peygamber (sav) bütün dualarının başlangıcında mutlaka Sübhane Rabbiye'l Aliyyi'l-A'le'l-Vehhâb derdi'. (İmam Ahmed ve Hâkim)

Ebu Süleyman Dârânî şöyle demiştir: ‘Bir kimse, Allah (cc)'tan herhangi bir ihtiyacını istemeden önce Hz. Peygamber (sav)'e salât ü selâm getirsin. Salât ü selâmdan sonra ihtiyacını arz etsin. İhtiyacını arzettikten sonra da duasını Rasûlullah'a getirilen salâvat-ı şerîfe ile sonuçlandırsın. Çünkü Allah Teâlâ (cc) duanın başında ve sonunda getirilen salâvat-ı şerîfeleri kabul eder. Bu iki salâvat-ı şerîfeyi kabul edip de onların arasında dergâh-ı izzetine arzolunan ihtiyaçları bırakması, kabul etmemesi onun şânına yakışmaz.’

j.       Duanın Kabul Olunmasının Temeli Bâtınî Edeptir

Duanın kabul olunmasının temeli bâtınî edeptir ki o da, tevbe etmek, zulümle aldıklarını geri vermek, bütün varlığıyla Allah (cc)’ın ibâdetine yönelmektir. İşte duanın kabul olunmasının en yakın sebebi budur.

Mâlik b. Dinar'a 'Bizim için rabbine dua et!' denildiğinde, Mâlik şöyle demiştir: 'Siz yağmurun geciktiğini görüyorsunuz. Bense fiillerinizden ötürü taş yağmasının geciktiğini görüyorum'.

Rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (ra) kıtlık senesinde Resulullah'ın (sav) amcası Hz. Abbas'ı (ra) şefâatçi yaparak Allah'dan (cc) yağmur dilemiştir. Hz. Ömer (ra) duasını bitirdikten sonra Abbas (ra) şöyle demiştir: “Ey Allahım! Göklerden gelen her belâ mutlaka bir günahtan ötürüdür ve o belânın giderilmesi mutlaka tevbeye bağlıdır. Senin Rasûl-i Zişân'ın ashâbı, ona yakınlığımdan ötürü benimle senin dergâhına gelmiş bulunuyorlar. İşte bunlar ellerimizdir. Günahlarla beraber senin dergâhına uzatılmışlardır. Şunlar da alınlarımızdır, tevbe ile beraber gelmişlerdir. Sen ise koruyucusun. Sürünün içinde kaybolanı elbette ki ihmâl etmezsin. Ayağı kırılmışı heder olacak bir yerde bırakmazsın. Küçükler yana yakıla seni çağırıyorlar. Yaşlılar rikkat ve heyecana gelmişlerdir. Çeşitli sesler sıkıntı hâllerini senin dergâh-ı izzetine şikayet etmektedirler. Sen ise sırdan daha gizlisini de bilensin. Ey Allahım! Onlar ümitsiz olup, bundan dolayı helâk olmazdan önce, merhametinle onlara yağmur gönder. Çünkü senin rahmetinden ancak kâfirler ümit keserler.” (Râvi diyor ki:) Hz. Abbas (ra), duasını daha bitirmeden dağlar kadar bulutlar göründü ve oluk gibi yağmur boşanmaya başladı). (İmam Gazali’nin açıklamaları burada sona eriyor)

k.      Elleri Açıp Yukarı Kaldırarak Dua Etmek; Sonra Elleri Yüze Sürmek

Rivayetlere göre; Rasulullah (sav), avuçlarının içini yukarı doğru açıp ( Ebu Davut, Salat 358, (1489,1490,1491) ellerini koltuk altları görününceye kadar kaldırarak dua eder ( Buhari, İstiska 21 ) ve onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazdı. ( Tirmizi, Da’avat 11, ( 3383))

Hz. Peygamber (sav) , adeta gönlünü avuçlarının içine alıp Rabbine açarcasına dua eden bir mümin kulun hayırlı ve rızay-ı ilahiye uygun olan duasını Allah (cc) geri çevirmekten haya edeceğini beyan buyurur :  Hz. Selman (ra) anlatıyor : “ Rasulullah (sav) buyurdular ki: ‘ Rabbiniz hayiy (haya edici) dir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder.” ( Tirmizi, Da’avat 118 118, (3351); Ebu Davud, Salat 358, (1488) )

l.       Yan Yatarken, Otururken, Ayakta İken Dua Etmek   

Allah (cc), Kur’an ‘da dualarını kabul buyurduğu akl-ı selim sahibi örnek müminlerin, her zaman, her yerde ve her şekilde Allah’ı (cc) ve Allah’ın (cc) ayetlerini tefekkür ederek imanlarını tazelediklerini belirterek, onların örnek dualarını biz inananların dikkatine sunar.

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Al-i İmran 190-191)

Demek ki, duanın gerek ayakta iken, gerekse oturma ve yan yatma anında yapılmasında bir sakınca yoktur. Önemli olan duanın ihlasla ve samimiyetle yapılması, tefekkür ve dinamizm yüklü olması ve yalnızca Allah’a (cc) yönelik olmasıdır. ( Abdullah Yıldız, Dua Söylemden Eyleme, Pınar Yayınları, Mart 2012, s.73-76 )

7.      DUA NELER İÇİN YAPILMALI?

Kulun duada Rabbinden neler isteyeceği, O’na ne için yalvarıp yakaracağı yani duanın içeriği ve amacının ne olması gerektiği meselesi, konunun en önemli yanıdır. Zira insanların ellerini Allah (cc)’a açıp O’nun rızasına ve İslam’ın dua anlayışına uygun olmayan birtakım arzu ve isteklerde bulunmaları mümkündür. İnsanlar heva ve hevesleri neye meylederse onun gerçekleşmesini ister.

Bu yüzden, Kur’an ve sünnetin öngördüğü duaların içeriğini ve amacını çok iyi anlamalı; Rabbimizden neleri, ne için isteyeceğimizi doğru olarak öğrenmeliyiz. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:

     1-) Kulluk, istiane, hidayet ve takva için dua etmek

     2-) Teslimiyet, tevbe ve arınma için dua etmek

     3-) Allah (cc) ’ın sevgisini kazanmak için dua etmek

     4-) Hidayete erdikten sonra kalplerin kaymaması için dua etmek

     5-) Şeytanın vesveselerinden ve bize yaklaşmasından Allah (cc)’a sığınmak için dua etmek

     6-) Şirkten ve putlardan uzak durmak için dua etmek

     7-) Kötü ahlak ve nifaktan Allah (cc) ’a sığınmak için dua etmek

     8-) Rahmet, merhamet, mağfiret ( bağışlanma ) ve af dilemek için dua etmek

     9-) Anne-baba için mağfiret, rahmet ve şükür duası etmek

     10-) Babanın evladına dua etmesi

     11-) Huşusuz kalpten, doyumsuz nefisten, faydasız ilimden… Allah (cc)’a sığınmak için dua etmek

     12-) Dünyada ve ahirette iyilik/hayır, afiyet, rızık için dua etmek

     13-) Yağmur ve bolluk-bereket için dua etmek

     14-) Nimetlere şükretmek için dua etmek

     15-) Yoksulluk, darlık / zarar / sıkıntı ve tehlikeden kurtulmak için dua etmek

     16-) Her türlü musibet, kötülük ve tehlikeden Allah (cc)’a sığınmak için dua etmek

     17-) Mümin ve salih bir kul olarak iyilerle beraber ölmek için dua etmek

     18-) Kıyamet / hesap günü mahzun olmamak ve cehennem azabından korunmak için dua etmek

     19-) Cennet’e varis olmak için dua etmek ( Abdullah Yıldız, Dua Söylemden Eyleme, Pınar Yayınları, Mart 2012, s.107-123 )

8.      HAYATIN HER ANINDA DUA  

Dua, yalnız sıkıntı, yoksulluk, felaket zamanlarında başvurulup, mutlu günlerimizde unutacağımız bir yol değildir. Tam aksine, makbul dua, mutlu zamanlarda yapılan duadır. Ezeli ve ebedi sevgiliyle muhabbet ve münasebeti yalnız sıkıntılı günlere özgü kılmak, samimiyetle bağdaşmaz. Bize  “Şah damarımızdan daha yakın” O Ezeli Dost’a kederli günler kadar, mutlu günlerde de el açmalıyız. Yalnız sıkıntı ve ihtiyaç zamanlarında dua edip refah ve saadet günlerinde bundan vaz geçmek, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde kınanmıştır.

“İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.” (Yunus  12)

 “İnsana bir nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman da yalvarıp durur.” (Fussilet  51)

Mescide gitmek için evden çıktığın zaman, evden herhangi bir ihtiyaç için çıktığın takdirde, namazı bitirdiğin zaman, çarşıya girdiğin zaman, borçlu isen, yeni elbise giydiğin zaman, rüzgâr eserken, herhangi bir müslümanın vefat ettiği haberi geldiği zaman, sadaka verdiğin zaman, zarar ettiğin zaman, herhangi bir işe başladığın zaman, göklere baktığın zaman, gök gürültüsünü dinlediğin zaman, şimşeklerin çaktığını gördüğün zaman, yağmur yağdığı zaman, öfkelendiğin zaman, bir topluluktan korktuğun zaman, savaşa gittiğin zaman , duânın kabul edilmesinin geciktiğini görürsen, herhangi bir üzüntüye kapıldığında, bedeninde hastalık hissettiğin zaman, herhangi bir üzüntü sana isabet ettiği zaman, uyumak istediğin zaman, sabah ezanında, uykudan uyandığında, aynaya baktığın zaman, bir binek-eşya-mal satın aldığın zaman, evlenmekten ötürü herhangi bir kimseyi tebrik ettiğin zaman, borcunu alacaklıya verdiğin zaman dua etmek, kısaca hayatın her anında dua etmek peygamberimizin sünnetidir.

Allah-u Teala, Kur’an-ı Kerim’de Zekeriya (as)‘ı örnek göstererek, bir ömür boyu, saçlarına ak düşüp iyice ihtiyarlayıncaya kadar Rabbine dua eden birinin asla bedbaht olmayacağını beyan buyurur:

“(Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti: Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım.” (Meryem 2-4 )

9.   ALLAH YOLUNDA MÜCAHADEDE DUANIN ÖNEMİ

Mümin, tevhid mücadelesinin hiçbir aşamasında duadan mahrum kalamaz ve kalmamalıdır. Bütün peygamberler ve davetçiler, insanları hakka davet için hazırlık yapma aşamasından başlayarak; davete başladıkları, fikri mücadelelerini sürdürdükleri, tepkilerle karşılaştıkları, bu tepkilere karşı direnip sabır ve sabat gösterdikleri, fiili mücadeleye girdikleri, yurtlarından sürüldükleri, işkence gördükleri, galip geldikleri, mağlup oldukları… bütün aşamalarda Rabblerine dua, niyaz, istiane ve tesbihte bulunmayı asla ihmal etmemişlerdir.

10.  DUALARI GERİ ÇEVRİLMEYENLER

Rasulullah (sav), bazı kimselerin dualarının müstecab olduğunu ve asla geri çevrilmeyeceğini beyan buyurur. Bunlar “mazlumlar, misafirler ve çocuğuna dua eden babalar” dır. (Tirmizi, Birr 7,(1906), Cennet, 2, (2528), Da’avat 139,(3592); Ebu Davud, salat 364, (1536); İbn Mace, Dua 11, (3862)

Ayrıca Peygamberimiz (sav) birbirlerini görmedikleri halde ( gıyaplarında ) bir diğerine dua eden müminlerin dualarına icabet edileceğini ve mümin kardeşleri için yaptıkları duanın bir mislinin kendilerine verileceğini açıklar. (Tirmizi, Birr 50,(1981); Ebu Davud, Salat 364, (1534,1535); Müslim, Zikr 86,88, (2732,2733); Buhari, Mezalim 9.)

Özetle; duaları geri çevrilmeyenler iman, ihlas, samimiyet, derunilik, teslimiyet… gibi en önemli şartlardan birçoğunu yerine getirmiş olmaktadırlar; dolayısıyla dualarının karşılık bulması bu sebepledir, denilebilir. (Abdullah Yıldız, Dua Söylemden Eyleme, Pınar Yayınları, Mart 2012, s.189-191)

11.  DUANIN FAYDASI 

İmam Gazali İhya-u Ulumiddin adlı eserinde bu konuda şöyle der:

'Allah Teâlâ'nın kazâ ve kader-i ilâhîsinin mecrasından zerre kadar sapmadığı ve dönmediği bilinmektedir. O halde duanın faydası nedir?' diyecek olursan, bilmiş ol ki dua ile belânın kalkması da kader-i ilâhîdendir. Bu bakımdan dua, belânın kalkmasının sebebidir. Rahmetin de celb edicisidir. Nitekim kalkan, gelen okların geri çevrilmesinin sebebi; suyun, yerden biten otların bitmesinin sebebi olduğu gibi.

Nasıl ki kalkan, atılan oku geri gönderdiğinden okla çarpışırsa, aynen dua da belâ ile boğuşup çarpışır.
Allah (cc)’ın kazasını ve kaderini kabul etmek silah taşıma (tedbirini) terk etmek anlamına gelmez. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Tedbirinizi alın; bölük bölük savaşa çıkın, yahut (gerektiğinde) topyekün savaşın.” (Nisa 71)

Yine kazaya inanan bir kimseye, tohumu tarlaya serptikten sonra onu sulamamak şart koşulmaz ki, şöyle denilebilsin: Allah'ın kazâsı ezelden bitkilere taallûk ettiği için tohum biter, yeşerir. Eğer kaza daha önce böyle olmasaydı tohum bitmezdi. Sebepleri müsebbiblere bağlamak göz açıp kapatmak veya ondan daha yakın olan kazânın birinci basamağıdır.

Sebeplerin varlığını tedricen takip eden müsebbiblerin tafsili ise, kaderdir. Mademki, hayrı takdir eden Allah (cc), onu bir sebeple takdir etmiştir. Elbette takdir ettiği şerrin defi için de bir sebep takdir etmiştir. Bu bakımdan basiret gözü açık bir kimsenin nezdinde bu emirler arasında herhangi bir tenâkuz yoktur. Bütün bu hakikatlerden sonra bilinmeli ki, Zikir bölümünde söylediğimiz fayda duada da vardır. Çünkü dua, kalbin Allah ile hazır bulunmasını ister. Kalbin bu şekilde huzura kavuşması ise ibadetlerin en yüce kısmıdır. İşte bunun için Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: 'Dua ibâdetin iliğidir'. (Tirmizî, Deavât, 2)   

12.  DUA AMEL İLİŞKİSİ

Kulluğumuzun mahiyetine ve sünnetullaha birlikte baktığımızda duanın faydası konusunda bir diğer önemli nokta da gerek dünyevi talepleri içeren dualarımızda olsun gerek uhrevi isteklerimizi ihtiva eden dualarımızda olsun sadece dua / istekle yetinmeyip duanın gerçekleşmesine uygun amellerde bulunmamız gerektiğidir.  Bu bakımdan bir kulun hayatını isyanla ve kötülükle geçirip sürekli dua ile cennet nimetleri istemesi veya dünyevi bir takım işlerin gereğine aykırı davrandığı halde o anda dünyevi başarı için dua etmesi de bir eksiklik olacaktır. Her iki alanda da dua ile amel birbirini tamamlar vaziyette olmalıdır.

Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de münafıkların tutarsızlıklarını ifade etmek için savaşa hazırlık yapmadıklarını, bu sebeple de savaşa gitme isteklerinin ciddi bir istek olmadığını anlatması duaların amelle desteklenmesi gerektiği konusundaki çarpıcı örneklerden birini oluşturmaktadır: “Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı.” (Tevbe 46)

Yine peygamberimiz Hz Muhammed (sav)’in yaptığı hizmetler karşılığında kendisinden istekte bulunmasını istediği Rebîa bin Kâ’b (ra)’a cennette kendisiyle birlikte olma isteğinin gerçekleşmesi için çok secde ederek kendisine yardımcı olmasını talep etmesi, dua eden peygamber dahi olsa “tamam ben dua ettim senin bir şey yapmana gerek yok” dememesi  de diğer bir önemli örnektir:

“Rebîa bin Kâ’b (ra) şöyle anlatır: Peygamber Efendimiz’in yakınında geceler, ona abdest suyunu getirir ve diğer ihtiyaçlarını görürdüm. Bir gün Allah Râsûlü (s.a.v) bana: “İste!” buyurdu.

Ben de: “Cennette seninle beraber olmayı isterim” dedim.

Efendimiz (s.a.v): “Başka bir şey istesen olmaz mı?” buyurdu.

Bu sefer ben: “Dileğim ancak budur!” dedim.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Öyleyse çokça secde ederek kendin için bana yardımcı ol!” buyurdu.” (Müslim, Salât, 226; Ahmed, III, 500)

13.  DUADA SADECE ALLAH (CC)’TAN İSTEMEK

“(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.” (Fatiha 5)

“(Resûlüm!) De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam.” (Cin 20)

“El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır.” (Ra’d 14)        

Sadece Allah (cc)’a ibadet ve sadece Allah (cc)’a dua etmek tevhid akidesinin bir gereğidir. Allah (cc)’tan başkasına dua şirktir. Bu nedenle aşikar olarak putlara tapma, onlardan yardım bekleyip dua etme durumunu görmesek de peygamberlerden, türbelerden, ölmüş salih kullardan, liderlerden, evliyalardan ve şeyhlerden de yardım istememek, medet istememek de tevhid akidesinin gereğidir.

14.  RASÛLULLAH'A OKUNAN SALÂVAT-I ŞERÎFE'NİN VE RASÛLULLAH (SAV)'IN FAZİLETİ

Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzâb 56)

Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber (sav) günün birinde, yüzünde müjde alâmetleri olduğu hâlde çıkageldi ve şöyle buyurdu: Cebrâil (a.s) bana gelerek dedi ki: 'Ey Muhammed! Sen râzı değil misin ki, ümmetinden herhangi bir kişi bir defacık sana salâvat-ı şerife getirirse ben ona on defa salâvat edeyim? Sen râzı değil misin, ümmetinden herhangi bir kimse sana bir defa selâm ederse, ben ona on defa selâm edeyim?' (Nesâî, Sehv, 55 ve İbn Hibban, (Ebu Talha'dan))

“Kim benim üzerime salâvat getirirse, o salât getirdiği müddetçe melekler de onun üzerine salâvat getirirler. O kimse bu keyfiyeti bildikten sonra üzerime ister az, ister çok salâvat getirsin.” (İbn Mâce, (Amr b. Rebî'den zayıf bir senedle); Taberânî, (hasen birsenedle))

“İnsanların (müslümanların) bana en yakını, bana en fazla salâvat-ı şerife getirenidir.” (Tirmizî, Salat, 357 (İbn Mes'ud'dan))

“Müslüman kişi ki ben onun yanında yâdedildiğim hâlde o bana salâvat-ı şerife getirmez. Bu cimrilik yönünden ona yeter de artar bile.” (Kasım b. Esbağ, (Hz. Hasandan))

“Cuma gününde bana çok salâvat-ı şerife getirin.” (İbni Mâce, Cenâiz:65, Ebû Dâvûd, Salât:201, Vitir:26, Nesâî, İbn Hibban ve Hâkim)

Ezan ve kameti işittiği zaman şöyle diyen kimseye benim şefâatim vâcib olur: 'Ey Allahım! Ey bu tam ve eksiksiz dâvetin sâhibi! Ey kılınacak olan namazın mâliki! Kulun ve Rasûlün Muhammed'in üzerine salât et. Ona vesile ve fazileti, en yüce derece ve şefâati kıyâmet gününde ihsan buyur!'  (Buhârî, Ezan, 8)

Hz. Peygamber (sav)'e 'Sana nasıl salât-ı şerife getirelim?' diye sorulunca şu cevabı verdi:
Deyiniz ki; “Ey Allah'ım! Kulun Muhammed'e, âline, zevcelerine ve zürriyetine, İbrahim'e, onun âline salâvat ettiğin gibi, salâvat et. İbrahim ve âline bereket yağdırdığın gibi, Muhammed'e, pâk zevcelerine ve zürriyetine de bereket yağdır. Çünkü sen hamid, herkes tarafından yapılan ve herkes tarafından övülen bir ilâhsın.” (
Buhârî, Deavât, 32; Müslim, Salât, 66)

15.  KUR’AN’DA DUA ÖRNEKLERİ

Gerek ayetlerdeki duaların, gerek Resulüllah (sav)’ın yaptığı duaların aynı zamanda bize bir talim ve bir hedef gösterme özelliği vardır. Biz bu dualarda bize istememiz öğretilen şeylerin iyi ve olması gereken şeyler, Allah’a sığınmamız istenen şeylerin de kötü ve izale edilmesi gereken şeyler olduğunu anlarız.

Kur’an-ı Kerim’in bize öğrettiği ilk dua Fatiha’dır. “Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. O, rahmândır ve rahîmdir. Ceza gününün mâlikidir. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!” (Fatiha 2-7)

“(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf 23)

“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır!” (Nuh 28 )

“Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi“ (Kasas 16)

“Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden (şu) bağı çöz. Ki sözümü anlasınlar.” (Taha 25-28)

“Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al, dediler.” (A’raf 126)

 “Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.” (A-li İmran 38)

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et! Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana babamı ve müminleri bağışla!” (İbrahim 40-41)

“Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.” (Şuara 83)

 “Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.” (Şuara 85)

“(İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme. O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).” (Şuara 87-89)

“Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen; bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma Rabbim!” (Müminun 93-94)

“Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim!” (Müminun 97-98)

“Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.” (Müminun 118)

“ Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!” (Furkan 74)

“Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!” (A-li İmran 147)

“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!”

(Bakara 201)

“Rabbim, benim ilmimi arttır.” (Taha 114)

“Ey Rabbimiz! Yüreğimizi sabırla doldur; bize direnme gücü ver; kâfir kavme karşı bize yardım et” (Bakara 250)

“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.” (A-li İmran 8)

“Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!” (Felak 1-5)

“İnsanların kalplerine vesvese sokan, (insan Allah'ı andığında) pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine) insanların İlâhına sığınırım!” (Nas 1-6)

“Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, «Rabbinize inanın!» diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamber'i, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz! Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın!”  (Âl-i İmran 193-194)

“Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” (Bakara 286) 

16.  PEYGAMBERİMİZ’DEN (SAV) DUA ÖRNEKLERİ

Biz isterken bile edep sınırlarını gözetemeyebiliriz, ama istediğimiz bir şeyi Resulüllah (sav) istemişse, ya da biz Allah’a sığındığımız bir şeyden o da Allah’a sığınmışsa demek ki, bizim de böyle yapmamız yanlış olmaz.

Hz. Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber (sav)’in en çok yaptığı dua şu idi: “Allah’ım, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver; cehennem azabından bizi koru!” (Buhârî, Deavât, 55; Müslim, Zikir, 26)

İbn Mes’ûd’dan (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) şöyle dua ederdi: “Allah’ım, senden hidayet, takva, iffet (onur) ve (gönül) zenginliği isterim.” (Müslim, Zikir, 72)

Abdullah b. Amr b. Âs’tan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle dua ederdi: “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalplerimizi sana itaate yönelt.” (Müslim, Kader, 17)

Yine Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav) şöyle dua ederdi: “Allah’ım, güvencem olan dinimi bana güzelce yaşat. Geçim kaynağım olan dünyamı düzelt. Son durağım olan ahiretimi de düzelt. Hayatımı her türlü hayrı artırma vesilesi; ölümümü de her türlü kötülükten kurtuluş vesilesi eyle.” (Müslim, Zikir, 71)

Ebû Mûsâ’dan (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) , şöyle dua ederdi. “Allah’ım, hatalarımı, bilgisizlikten dolayı işlediğim günahlarımı, işimdeki aşırılığımı ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla. Allah’ım, ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, bilerek ve bilmeyerek işlediğim günahlarımı bağışla; itiraf ederim ki bu kusurların hepsi bende vardır. Allah’ım, evvelce işlediğim ve bundan sonra işleye(bile)ceğim gizli ve açıktan yaptığım ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Öne geçiren de, geri bırakan da sensin. Sen, her şeye kadirsin.” (Buhârî, Deavât, 60; Müslim, Zikir, 70)

İbn Ömer’den (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Resûlullah (sav)’in dualarından biri şöyle idi: “Allah’ım, verdiğin nimetlerin gitmesinden, verdiğin sağlığın değişmesinden, ansızın cezalandırmandan ve gazabını gerektirecek her şeyden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 96)

Zeyd b. Erkâm’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle dua ederdi: “Allah’ım, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, bunaklık derecesinde ihtiyarlıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım, bana takva ver ve beni (günahlardan) arındır. En iyi arındıracak sensin. Benim sahibim ve Mevlam sensin. Allah’ım, faydalanılmayan ilimden; korkmayan kalpten, doymayan nefisten; kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 73)

Şüteyr b. Şekel"in naklettiğine göre, babası Şekel b. Humeyd şunları anlatmıştı: “Hz. Peygamber (sav)’e giderek, "Ey Allah"ın Resûlü, bana kendisiyle Allah"a sığınacağım bir dua öğret." dedim. Hz. Peygamber omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu: "De ki, Allah"ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve şehvetimin şerrinden sana sığınırım. " (Tirmizî, Deavât, 74)

Ebu’d-Derdâ’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: Davud’un (as) dualarından biri şöyle idi: “Allah’ım, senden, senin sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine ulaştıracak ameli (yapabilmeyi) dilerim. Allah’ım, senin sevgini bana nefsimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli kıl.” (Tirmizî, Deavât, 72)

Ebû Umâme (el-Bâhili)’nin (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: (Bir defasında) Resûlullah (sav) , çok dua etti ve biz ondan bir şey ezberleyemedik. Bir gün: –Yâ Resûlallah (sav), siz çok (uzun) dua ettiniz, ama biz ondan bir şey ezberleyemedik, dedik. Bunun üzerine Resûlullah (sav): Ben bu duaların hepsini kapsayan bir duayı size söyleyeyim mi? Şöyle deyin: “Allah’ım, Peygamberin Muhammed’in senden dilediği hayırları ben de dilerim. Peygamberin Muhammed’in sana sığındığı şerlerden ben de sana sığınırım. Yardım, ancak senden beklenir, dünya ve ahirette istenilen şeye ulaştıracak sensin. Kuvvet ve kudret, ancak Allah’ın yardımı iledir.” (Tirmizî, Deavât, 88)

İbn Mes’ûd’dan (ra) rivayete göre o, şöyle demiştir: Resûlullah (sav)’in dualarından biri şu idi: Allah’ım, senden, rahmetini ve mağfiretini gerektirecek şeyleri, her türlü günahtan uzak kalmayı, her türlü iyiliği elde etmeyi, cennete kavuşmayı, cehennemden kurtulmayı dilerim. (Hâkim, el-Müstedrek, II, 734 (1/525))

17.  DİĞER DUA ÖRNEKLERİ  

İmam Gazali İhya-u Ulumiddin adlı eserinde bu konuda şöyle der:

Bu duaları Ebu Tâlib el-Mekkî, İbn Huzeyme ve İbn Münzir'in derledikleri dualardan seçmiş bulunuyoruz.

Eğer sen, âhiretin mahsûlünü isteyen ve duasında Hz. Peygamber (sav)'e uyanlardan isen, dualarının başlangıcında salâvat-ı şerife'den sonra şöyle demelisin:

Kullarına nimetleri çokça hibe eden en yüce ve yüksek bulunan rabbim her çeşit noksanlıklardan münezzehtir. Ondan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nundur. O herşeye kâdirdir.

Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak Hz. Muhammed (sav)'den râzı oldum! 

Ey Allah'ım! Yerleri ve gökleri yoktan var eden, gizli ve açığı bilen, her şeyin sahibi ve pâdişâhı bulunan Allahım! Senden başka ilah olmadığına şâhidlik ederim. Nefsimin ve şeytanın şerrinden ve şirkten sana sığınırım!

Ey Allahım! Ben, malım, aile efradım, dünyam ve dinim için senden af ve âfiyet dilerim. Ey Allahım! Benim kötülüklerimi ört. Korkularımdan beni emin kıl. Kötülüklerimi azalt. Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, üstümden beni koru. Altımdan herhangi bir hileye uğramaktan sana sığınırım. Ey Allahım! Beni azabından pervasız kılma! Beni kendinden başkasına yaslatma. Örtünü benden alma. Zikrini bana unutturma ve beni gâfillerden kılma! 

Ey Allahım! Sen benim rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni yarattın, ben kulunum. Gücüm yettiği kadar senin ahdin ve va'dine devam ediyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Benim üzerimdeki nimetini ikrar ettiğim gibi, günâhımı da itîraf ediyorum. Beni bağışla. Çünkü günahları senden başka hiç kimse bağışlayamaz. 

Yârabbi! Bedenimde, kulağımda ve gözümde bana âfiyet ver. Senden başka ilah yoktur.

Ey Allahım! Ben hükümden sonra senin rızânı talep ediyorum. Ölümden sonra (manevî) hayatın serinliğini senden istiyorum. Senin keremli yüzünün cemâline bakmanın lezzetini talep ediyorum. Dalâlete götürücü fitne ve zarar verici herhangi bir fiil olmaksızın senin ile kavuşmaya iştiyak duymayı senden istiyorum. Zulme uğramaktan, zulmetmekten, başkasının hakkına tecavüz etmekten, veya hakkıma tecavüz edilmekten, herhangi bir yanlışlık ve günâhı elde etmekten ki o günâhı sen affetmiyorsun bütün bunlardan sana sığınırım.

Ey Allahım! İşlerde sabit olmayı, reşîdlikte azimeti senden istiyorum. Nimetinin şükrünü ve ibâdetinin güzelliğini senden diliyorum. Selim ve korkar bir kalbi, istikametli ahlâkı, dosdoğru dili, nezdinde kabul olunan ameli senden istiyorum. Senden bildiklerinin hayrından istiyorum. Bildiklerinin şerrinden sana sığınıyorum. Senin bildiklerin için affı senden talep ediyorum. Çünkü sen bilirsin, ben ise bilemem! Gaybları en ince teferruatına kadar bilensin.

Ey Allahım! Daha önce yaptıklarımı ve daha sonra yapacaklarımı, gizli yaptıklarımı ve açıkça yapacaklarımı benim için bağışla. Benden daha iyi bildiğin kötü hareketlerimi de bağışla. Çünkü ibâdete yönelten ve günâhtan alıkoyan ancak sensin. Sen her şeye kâdirsin, her gaybı bilensin.

Ey Allahım! Ben senden sarsılmaz bir iman, bitmez tükenmez bir nimet, ebediyyen gözümün aydınlığına sebep olan bir nûr, Hz. Muhammed (sav) ile ebedî cennetin en yücesinde arkadaş olmayı isterim.

Ey Allah'ım! Senden güzellerin ve hayırların işlenmesini, kötülüklerin terkedilmesini ve fakirlerin sevilmesini talep ederim. Seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi, senin sevgine yaklaştıran her amelin sevilmesini senden talep ederim. Bir de senden talebim, senin tevbemi kabul etmen, günâhımı affetmen ve beni rahmetine mazhar kılmandır.

Ey Allahım! Gayb bilginle ve halka yeten gücünle, hayat bana hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için hayırlı olduğu zaman da beni öldür. Gizlide ve açıkta korkumu, rızâ ve öfkede adâleti, zenginlikte ve fakirlikte orta yolu, yüzüne bakmanın lezzetini, sana kavuşmanın iştiyakını senden talep ediyorum. Zarar verici fakirlikten ve saptırıcı fitneden sana sığınırım. Bizi iman süsü ile süslendir. Bizi senin yoluna ileten kullarından eyle!

Ey Allah'ım! Bizimle günahlar arasında, gerilmiş perde olacak derecede korkundan bize ver. Bizi cennetine vardıracak derecede tâatini bize nasip eyle. Bizim için dünya ve âhiret musibetlerini kolay kılacak derecede yakîn mertebesini ihsân buyur!

Ey Allah'ım! Yüzlerimizi hazinenden gelen hayâ ile doldur. Kalplerimize korkunu yerleştir. Azametinden öyle bir miktar nefislerimize yerleştir ki onunla âzalarımız serkeşlikten vazgeçip hizmetine yönelsinler.

Ey Allahım! Zât-ı ulûhiyyetini her şeyden daha fazla bize sevdir!

Ey Allahım! Her şeyden daha fazla senden korkmayı bize nasip eyle!

Ey Allahım! Bugünümüzün öncesini salâh, ortasını felâh ve sonucunu kurtuluş eyle!

Ey Allah'ım! Bizi muttakî dostlarından, zaferi elde eden hizbinden ve sâlih kullarından eyle. Bizden râzı olacağın derecede bizi çalıştır. Sevgine mazhar olacak fiillerde bizi kullan. Bize güzel ihtiyarınla yön ver. Senden hayrın tamamını; başını ve sonunu talep ediyoruz. Şerrin tamamından, başlangıcından ve sonucundan sana sığınıyoruz.

Ey Allah'ım! Kudretinle benim tevbemi kabul eyle. Çünkü kullarının tevbesini çokca kabul eden ve rahmet sahibi olan ancak sensin. Benim hakkımdaki hilminle beni affeyle. Çünkü kullarının günahlarını çokca bağışlayan halîm ancak sensin. Benim hakkımdaki bilginin yüzü suyu hürmetine bana şefkat göster. Çünkü merhametlilerin en merhametlisi sensin. Bana sahipliğinin hürmetine benim nefsimi benim emrime ver. Bana musallat kılma. Çünkü her şeye güç yetiren padişah ancak sensin. Sen her çeşit eksikliklerden münezzehsin!

Ey Allahım! Senin hamdine bürünerek (deriz ki) senden başka ilah yoktur. Ben kötülük işledim. Nefsime zulmettim. Bu bakımdan benim günahımı bağışla. Çünkü Rabbim sadece sensin. Çünkü senden başka günahları bağışlayıcı yoktur.

Ey Allahım! Bana iyiyi kötüden ayırma yeteneği ver. Beni nefsimin şerrinden koru!

Ey Allahım! Bana kendisinden ötürü cezalandırmayacağın helâl rızıklar ver. Rızık olarak verdiğinle beni kanâatkâr kıl. Onunla sâlih ameller yapmamı nasip et ve o amelleri benden kabul et. Af ve âfiyeti senden biliyorum. Yakînin güzelliğini, dünya ve âhiretin afiyetini istiyorum.

Ey günâhlar kendisine zarar vermeyen af da varlığında herhangi bir eksiklik meydana getirmeyen Allah’ım! Sana zarar vermeyeni bana hibe et. Senin kuvvet ve kudretinden zerre kadar eksiltmeyeni bana ihsan buyur!

18.  SONUÇ

Ø  Dua ibadetin özüdür.

Ø  Dua kulun Rabbiyle irtibatını sağlayan çok önemli bir vesiledir.

Ø  Dua insani bir ihtiyaçtır, müstağnileşmeyi ve gafleti önler.

Ø  Rabbimiz katında duamız kadar değerliyiz. “De ki : Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi ?” ( Furkan 77 )

Ø  “Resûlullah (sav), özlü dualardan hoşlanır, böyle olmayanları bırakırdı.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 23) 

Ø  Kıbleye yönelerek dua etmek, elleri açıp yukarı kaldırarak dua etmek, elleri yüze sürmek, Allah (cc) 'ın zikriyle duaya başlamak, duada ısrar ederek, duayı üç defa tekrarlamak, şerefli vakitleri gözetmek, şerefli halleri fırsat bilmek, sessizce dua etmek, yalvarış, korku, istek ve sığınma, duanın kabul olunacağına kesinlikle inanmak duanın âdâblarındandır.

Ø  Mü’minlerin birbirlerine gıyabında yaptıkları dualar, mazlumlar, misafirler, çocuğuna dua eden babaların duası geri çevrilmeyen dualardandır.

Ø  Hayatın her anında ve her türlü ihtiyacımız için dua etmeliyiz.

Ø  Dua etmekle birlikte amellerimizle de dualarımızı desteklemeliyiz.

Ø  Duada sadece Allah (cc)’tan istemeliyiz

Ø  Öncelikle Kur’an’da ve sünnetteki dua örnekleri ile dua etmeliyiz.

Ø  Salâvat hem Rasulullah (sav)’a özel bir duamız hem de O’nunla aramızda gönül bağı kurmamıza bir vesiledir.

 

19.  ÖDEV

-        15, 16 ve 17. Maddedeki duaları birer defa ailecek yapmak

-        Namazların peşinden yapılan tesbihata salavatı da eklemek

-        Seyyidü’l İstiğfar duasını ezberlemek ve günlük vird edinmek

20.  VİDEO

a.      99 Esma 99 Dua Engin Noyan & Senai Demirci

https://www.youtube.com/watch?v=1G7y8oVTp10

b.      Bir Yol Hikayesi | Nurullah Genç | İlham Veren Hikayeler [ Dua Almak - Makbul Dua - “Yardım ettiğiniz her el kendi elinizdir”]

https://www.youtube.com/watch?v=iBvSojIE1Do&feature=youtu.be

c.      Akşam Duaları

https://www.youtube.com/watch?v=eIkMZHVCdBA

 



[1] Hanefi mezhebinde secdede dua sünnet namazlarında ve Arapça olarak yapılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Dersler